15 OCAK 2005 TARİHİNDE YAPILAN ANSİAD 15. KURULUŞ YILDÖNÜMÜNDE YÖNETİM
KURULUŞ BAŞKANI Hilmi ÜNSAL'IN YAPTIĞI KONUŞMANIN METNİ
Sizleri tüm ANSİAD üyeleri adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum, hepiniz hoşgeldiniz.
Ülkemiz yaklaşık bir ay kadar önce heyecanlı bir maraton neticesinde önemli bir dönemeci başarıyla geçti . Avrupa Birliğine tam üyelik konusunda attığımız bu önemli adımı tüm SİAD'ar gibi ANSİAD olarak bizlerde içtenlikle destekliyor ve başarıyı kutluyoruz.
Ancak bunu sevmek ve desteklemek yeterli değildir. Bu süreçte aktif rol almak , bunu tüm topluma içtenlikle anlatmak ve benimsetmek mecburiyetindeyiz.
AB üyesi olmak veya bu topluluğun bir vatandaşı olmak aslında işin yalnızca etiket ve sonuç kısmıdır. Önemli olan Türk toplumunun refah seviyesini o toplumlar düzeyine yükseltmektir. Bu anlamda AB hedefi kendi başına bir amaç değil kalkınma ve gelişmişliğe giden yolda bir araçtır.
AB ortak değerlerini benimseme ülküsünü gayet tabii ki kabul ediyor ve paylaşıyoruz. Ancak bunları başka bir gücün yaptırımlarına ihtiyaç duymadan kendi doğal inisiyatifimizle yapmalıyız. İşin özüne baktığımızda bunların Atatürk'ün bizlere vasiyet ettiği çağdaş medeniyetlere ulaşma hedefinden başka birşey olmadığı açıkça bellidir.
Değerli konuklar: Tüm ulus olarak önümüzdeki yıllarda daha fazla gayret ve çok çalışma bizleri bekliyor. Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana önemli mesafeler katettik ancak dünyaya baktığımızda bizden daha hızlı koşan ve bizleri geçen birçok ülkenin olduğunu görüyoruz. Bunu içimize sindiremeyiz .Onları yakalamak ve geçmek mecburiyetindeyiz. Bunları yapacak gücümüz ve yeteneğimiz bulunuyor. Ülkemiz benzersiz konumu, tarihi, geçmişi ve en önemlisi insanıyla bunu yapacak güce sahiptir. Buna içtenlikle inanıyor ve sizlerinde inandığını düşünüyorum .
Tarihimiz en olmayacak koşullarda inanılmazı başarmamızın ve başka ülkeleri hayrete düşürmemizin örnekleriyle doludur .
Yaklaşık 80 yil önce neredeyse yok olmak üzere olan bir devletten yepyeni bir Cumhuriyet yaratmayı başardık . Uzaklara gitmeyelim. 3 yıl önce derin bir ekonomik krizden bugün gelinen nokta belki bizler tam farkına varamasak da birçok bağımsız kuruluş tarafından neredeyse bir mucize olarak nitelendirilmektedir.
Demek ki gücümüz bulunuyor ? Peki neden bunun gerisini getiremiyoruz ? Neden başarıların arkasından başarısızlıklar ve durgunluklar geliyor ? Neden bu gayreti devam ettirme konusunda zorluk yaşıyoruz ?
Kanaatimce bunun cevabı toplumsal özgüvende yatıyor. Özgüveni sürdürmek için hep lidere ihtiyaç duyuyoruz. Bizim toplumsal özgüvenimiz ancak topyekun zora düştüğümüzde ve bizi hareket geçirecek bir güç bulununca ortaya çıkıyor ve işte o noktada imkansızı başarıyoruz. Bu ortadan kalkınca ne yazık ki çabuk gevşiyor ve tekrar duraklıyoruz.
Artık bu alışkanlığımızı bırakmak zorundayız. Devletin birey için varolduğu , kişisel başarının, girişimciliğin, yaratıcılığın, hızın, bilginin değer kazandığı yeni bir dönemde yaşıyoruz. Birilerinin sürekli bize yardım etmesini veya önderlik etmesini bekleyemeyiz. Kendi kaderimizi kendimiz değiştirmek zorundayız. Bu potansiyel bizde bulunuyor, yeterki bunu kullanmayı kendimiz isteyelim.
Değerli Konuklar: Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlamaya 20 yıldan az bir süre kaldı. Gelin, hep beraber sevgili Atamıza bir armağan verelim. Bu süre içerisinde refah seviyemizi hedef koyduğumuz AB ülkeleri seviyesine çıkaralım. İçtenlikle inanıyorum ki bunu yapmak için yeterli zaman ve gücümüz bulunuyor.
Açığımızı vakit geçirmeden kapatmalıyız Önümüzde çok ciddi bir ev ödevi duruyor. Çağdaş ülkeler seviyesine bu kısa sürede ulaşma yolunda bir yol haritası çizmeli ve adım adım bu programı gerçekleştirmeliyiz. Bunun için AB ne katılım süreci müzakereleri hiç kuşkusuz önemli bir kılavuz görevi sağlayacaktır ama aslolan onu ulus olarak içten istemek, anlamak, ve benimsemektir. Türk insani kendisine iyi anlatıldığı taktirde desteğini asla esirgemez . Bunun en güzel örneğini Cumhuriyetimizin devrimleri sırasında yaşadık. Çok kısa bir süre içerisinde kıyafetten yazıya, hukuk sisteminden kadın haklarına tepeden tırnağa değiştik. Üstelik bunları coşkuyla kabul ettik.
Bizlerin görevi, refaha ulaşma hedefini etrafımıza yaymak olmalıdır. Bu ülküyü önce kendi çevremize ve daha sonra genişleyen bir halka gibi daha ötelere taşımak için azami çabayı göstermeliyiz.
Şikayet yerine katılımcı olmaya, bardağın önce dolu tarafını görmeye, fırsatları kendimiz yaratmaya çaba göstermeliyiz. Bizler Antalya gibi şanslı bir kentte yaşıyoruz. Burası birçok insanın yaşamak için gıpta ettiği Tanrının özenerek yarattığı bir yerdir. Batı ülkelerinin refah seviyesine en çabuk ulaşacak iller arasında Antalya en ön sıralarda yer alacaktır. Artan bu refah seviyesinden en fazla pay alan kişiler öncelikle buna en fazla gayret ve katkıyı sağlayan kişiler olmalıdır. İnanıyorum ki burada bulunan sizler bu tanıma gerçek anlamıyla uyan kişilersiniz.
Birçoğumuz Antalyanın kısa bir süre içerisinde kendi halinde bir kıyı şehri görünümünden hızla üst basamaklara tırmandığına şahit olduk. Son 50 yılda nüfusu yüzde olarak en fazla artan il Antalya'dır. Toplam yabancı ziyaretçi sayısında İstanbul'u bile geride bıraktık. 40 yıl önceki birkaç mütevazi otelden bugün yüzbinlerce yatağa ulaştık. Turizmin yanısıra başta tarım olmak üzere başka sektörlerde de önemli başarılar elde ediyoruz. Antalya tek başına ülke tanıtım misyonunu yerine getiriyor. Antalya'da yaşamaya gönül vermiş kişiler olarak bizler, sahip olduğumuz bu imkanların hakkını vermeli, gayret ve çalişma konusunda ülkemizin diğer bölgelerine daha iyi örnek olmalıyız.
ANSİAD adına bizler bu gayrete haırız. Tüm ANSİAD üyeleri olarak ülkemizi çağdaş toplumlar seviyesine çıkarma yolunda var gücümüzle çalışma ve bu ideali paylaşan herkesle işbirliği yapma sözünü veriyoruz.
Değerli Konuklar: ANSİAD misyonunu devam ettirmek üzere görevi Başkanım Mustafa Sözen'den devraldım. Sizlerin huzurunda Bayrağı başarıyla taşıyan tüm eski başkanlarıma ve özellikle Mustafa Sözen Baskanıma sonsuz teşekkürlerimi ifade ediyorum. Temennim odur ki, ben de benden sonra gelecek Başkanıma aynı başarıyla emaneti teslim edeyim.
Bu duygu ve düşünceler içinde hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.