14 ARALIK 2006 -- Ansiad Başkanı L. Hilmi Ünsal'ın 14. Akdeniz Toplantısı Açılış Konuşması


ANSİAD BAŞKANI L.HİLMİ ÜNSAL'IN 14.AKDENİZ TOPLANTISI AÇILIŞ KONUŞMASI

 

Sayın Cumhurbaşkanım ,
Değerli Konuklar ,
Hanımefendi ve Beyefendiler

Sizleri Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği Üyeleri adına Saygı ve Sevgiyle selamlıyorum .

Öncelikle Sayın Cumhurbaşkanına ve değerli eşlerine Antalyaya hoşgeldiniz diyor davetimizi kabul etmelerinden ötürü kendilerine şükranlarımı arz ediyorum.

Değerli konuklar ;

Konuşmama , Atatürkten alıntılarla başlamak istiyorum . Büyük önderimizin eşi bulunmaz sezgisiyle ifade ettiklerinin bir çoğunu bugün tazeliğini hiç yitirmemiş biçimde aynen kullanmamız mümkündür.

Bakınız , Ekonomi konusunda değişik tarihlerde Atatürk neler söylemiş :

1922 - Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadî zaferlerle desteklenmezse payidar olamaz, az zamanda söner.

1930 - Bir milletin doğrudan doğruya hayatiyle, yükselmesiyle, düşkünlüğüyle ilgili olan en önemli faktör, milletin iktisadiyatıdır.

1937 - Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir.

Özetle ifade etmek gerekirse ; bir ülke uluslararası arenada söz sahibi olmak istiyorsa ekonomik açıdan güçlü olmak zorundadır .

Bildiğimiz gibi Atatürk Türk milletine bir de hedef koymuştur : Çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşın ve geçin ! Bunun yolunu da tarif etmiştir : Kendinize güvenin , çok çalışın ve kendi iradenizden güç alın .

Cumhuriyetimizin ilk döneminin , hertürlü yokluğa ve güçlüğe rağmen ülkemizin en hızlı kalkınma hamlesinin gerçekleştiği ve dış ilişkilerde de prestijli ve güçlü dönemlerden biri olduğunu hatırlayalım.

Buradan çıkaracağımız ders şu olmalıdır :

Kararlı olduğumuz , kendimize güvendiğimiz ve çok çalıştığımız müddetçe hem hızla kalkınırız hem de saygınlığımız o ölçüde artar. Marifet bunların hepsini bir bütün içinde yapmaktan geçer. İktisaden güçlü olmazsak , kararlılığımız ve yaptırım gücümüz bir müddet sonra söner. Dış politikadaki başarımız , kendi iç bünyemizin gücüyle doğrudan alakalıdır.

Değerli konuklar ,

Osmanlıların 1571 yılında Türk topraklarına katmasıyla , üzerinde binlerce yıldır Anadolu insanının emeği ve sermayesi bulunan Kıbrısın tarihinde yeni bir pencere açılmıştır.

Kıbrısın Anadoluyla ilişkisini anlamak için haritaya bir göz atmak yeter. Asırlardır , Anadoludan ve Kıbrısdan kalkan gemiler karşılıklı seferlerle birbirlerini hem kültürel hem de ticari açıdan beslemişlerdir.

Kıbrısta en yakın ilişki içerisinde bulunan kentlerden birisinin Antalya olması bizlerde özel bir duygu yaratmaktadır.

Antalyadan ayrılan ticaret gemilerinin Doğu Akdenizde ilk durakları çoğunlukla Kıbrıs limanları olmuştur. Bu gemilerle malların yanısıra insan mübadelesi de gerçekleşmiştir . Bugün Antalyada yaşayan ve kökenleri Kıbrısa dayanan çok sayıda insanımız olduğunu biliyoruz . Ben şahsen 19. yy ın sonlarında Kıbrısdan ayrılarak ekmeğini buralarda aramaya gelen birisinin torunu olmaktan gurur duyuyorum.

Bizim bugün görevimiz bu ilişkileri hızlandırmak ve özellikle kalkınma yolunda birlikte çalışmak olmalıdır. Ekonomik açıdan güçlü bir Kıbrıs her bakımdan meselelerin çözümünü kolaylaştıracaktır. Bizler Antalyanın iş aleminin temsilcileri olarak buna katkı ve destek vermeye her zaman hazırız.

Bugün herbakımdan haksız biçimde Kıbrısa uygulanan insanlık dışı tecridin moralleri bozmasına izin vermemeliyiz.

Öte yandan AB ne kızarak , Türkiyenin tam üyelik hedefinden vazgeçmesi yoluna da gidemeyiz. Bizden bunu bekleyen içte ve dışta bazı çevrelerin olduğu bir gerçektir. Gerek Türk gerekse Kıbrıs halkının moralini bozarak bizleri zor duruma düşürmeye çalışanlar olabilir . Bunlar bizi yıldırmamalıdır.

Çözüm güçlü olmaktan geçer. Bünyeniz güçlü olduğu müddetçe hastalıklara ve dış etkilere karşı direnciniz yüksek olur. Ancak bu güçlülük hem bedenen hem de zihnen olmalıdır. Türkiye hem ekonomik olarak güçlü olmalı hem de kararlı ve yüksek moralli olmalıdır . Bu gücün aynı zamanda Kıbrısa da yansıyacağına hiç kuşku yoktur.

İstikrarlı ve güçlü bir Türkiyenin tüm dünya dengeleri üzerinde düşündüğümüzün çok ötesinde bir önemi ve etkisi bulunmaktadır . Uzak görüşlü gerçek devlet adamlarının birçoğu bunun farkındadırlar.

Avrupa Birliği , Türkiye olmaksızın güven içinde yaşayamaz ve ekonomik küresel oyuncu olamaz ! Hem Türkiyenin hem de AB nin birbirlerine ihtiyacı vardır . Bizim görevimiz bunu bıkmadan ve usanmadan hem kendi halkımıza , hem de AB halklarına anlatmak olmalıdır.

Değerli konuklar ;

Konuşmamı Sayın Cumhurbaşkanının 25 Nisan 2005 tarihinde KKTC Cumhurbaşkanlığını görevini devraldığı gün ifade ettiği sözleriyle tamamlamak istiyorum :

Sn. Cumhurbaşkanı o gün şunları söylemiş :

Kıbrıs'ta yaşayan insanlar, kıyılarımıza çarpan dalgaların sesini hep dinleye gelmişlerdir. Denizin sesi, bir yandan, bize, bir adada yaşamakta olduğumuzu hatırlatırken, bir yandan da, kalbimize ve aklımıza seslenip, hiç kimsenin yapayalnız bir ada olamayacağını söylüyor. Denizcilerin, binlerce yıldır işittiği dalgaların sesi, dünyaya açılmaya bir çağrıdır. Denizin, yeni ufuklara doğru bir geçit olduğunu, izolasyon altında yaşamanın mümkün olamayacağını, biz kendi tarihimizden biliyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanım , değerli Kıbrıs halkı ,

Asla yalnız değilsiniz. Binlerce yıldır nasıl yalnız değildiyseniz şimdi de aynen öylesiniz. Bizler bunu göstermeye gönülden hazırız.

Sizlere saygı ve sevgilerimi ifade ediyorum . Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim.14 Aralık 2006