ANSİAD, ANTALYA BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARINDAN BEKLENTİLERİNİ AÇIKLADI


Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD), yerel yönetimlere yönelik Antalya’yı ilgilendiren ve sosyo-ekonomik-kültürel açıdan önemli konuların ele alındığı bir rapor hazırladı. ANSİAD’ın Antalya İl ve İlçe Belediye Başkan Adaylarından beklentilerinin yer aldığı rapora yönelik açıklamalarda bulunan Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Özbek, “ANSİAD üyelerinin yerel yönetim adaylarından beklentilerini dikkate alarak hazırladığımız görüşleri bir dosya haline getirerek, gerçekleştirmiş olduğumuz toplantılarımızda başkan adaylarına ilettik. Seçilecek adaya şimdiden hayırlı olsun temennilerimizi iletiyoruz” ifadelerini kullandı.

ANSİAD’ın Türkiye ve Antalya’nın önemli bir STK’sı olduğunu ve yönetim kurulu olarak siyasi düşünce gözetmeksizin üzerlerine düşenleri yerine getirmek amacıyla iş birliğine hazır olduklarının altını çizen Özbek, “Hepimiz için elzem olan Antalya’nın ihtiyaçlarının gerçekleştirilmesi için yaşanacak süreçlerin takipçisi olacağız” dedi.

“Antalya Arkeoloji Müzesi’nin bugünkü yerinde kalması ne kadar gerekliyse, şu anki sergileme, depolama ve diğer sosyal kullanım alanlarının yetersizliği de bir o kadar gerçektir”

Antalya Arkeoloji Müzesi’nin ülkemizin en seçkin kültür varlıklarının sergilendiği bir müze olması nedeniyle şehrin merkezinde, yürüyüş mesafesi içinde olması gerektiğini söyleyen Özbek, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Tüm Antalya bölgesinin kültür mirasının korunduğu, sergilendiği ve araştırmalarının yapıldığı bu müze, kente gelen yerli ve yabancı hemen her turistin görmek istediği bir cazibe merkezidir. 2023 yılında 182 bin yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Antalya Müzesi'nin ziyaretçi sayısının azlığının nedeni, onun değerinin düşük olmasından değil, bölgede sürdürülmekte olan turizmin yapısal özelliğinden ve müze yapısının eskimişliğinden kaynaklanmaktadır. Mevcut müze 30 dönümlük alanda olup 1972 yılında yapılmış bir müzedir. Geldiği nokta itibari ile de artık gün ışığına çıkarılmış olan tarihi eserleri ve kültür birikimlerini sergilemekte yetersiz kalmaktadır. Destinasyon olarak bir turizm markası olan Antalya’da, Antalya Arkeoloji Müzesi’nin bugünkü yerinde kalması ne kadar gerekliyse, şu anki sergileme, depolama ve diğer sosyal kullanım alanlarının yetersizliği de bir o kadar gerçektir. Örneğin Abu Dhabi’deki Louvre Müzesi gibi dünyanın bütün büyük şehirlerinde kentlerin markalaşmasına değer katan simgesel, mimari değeri yüksek yapılarda zengin koleksiyonlar sergilenmektedir. İspanya’nın Bilbao kentindeki Guggenheim Müzesi ile Paris Louis Vuitton Müzesi’nin bulunduğu şehirleri tüm dünyaya tanıtmasının yanı sıra şehre katkılarının da yüz milyonlarca Euro olduğu bilinmektedir”.

Mevcut müze alanının bitişinde Karayolları Bölge Müdürlüğü’ne ait 40 dönüm üzerinde lojmanlar bulunan bir arazi olduğunu söyleyen Özbek, “ Tüm kentlilerin ortak talebi bu 40 dönümlük arazinin de mevcut müze alanına dahil edilip toplam 70 dönümlük bir arazi üzerine dünya çapında bir yeni müze yapılmasıdır. Bu nedenle aynı alan içinde bulunan müze haricindeki kamu binalarının kentin başka bir bölgesine taşınmasını ve yeni Antalya Arkeoloji Müzesi’nin mevcut bulunduğu alanda bir “Müze Adası” oluşturulması gerekmektedir. Geçmişi ve uygarlığı sanat eserleriyle ortaya koyarak şehrin marka değerine katkı veren bir Marka Müze kimliği oluşturulmalıdır” dedi.

“Trafik sıkışıklığı günlük yaşamı olumsuz etkilemektedir”

Antalya’daki karayolları, kavşaklar ve toplu taşıma araçlarının yoğun göç talebi, deprem sonrası kente yerleşen vatandaşlar, yabancı göç sorunu ve turizm sezonu nedeniyle artan nüfus yoğunluğuna bağlı olarak artan talebe karşılık vermekte yetersiz olduğunu söyleyen Özbek, “

-   Antalya’da kent içi trafik sıkışıklıklarının giderilmesi trafik alışkanlığının sağlanması yolcu ve trafik güvenliğine katkıları için akıllı ulaşım sistemleri uygulamaları yapılması gerekmektedir.

-   Şehrimizin ana caddelerinde yaşanan trafik sıkışıklığı günlük yaşamı olumsuz etkilemektedir. Özellikle iş saatlerinde ve özel günlerde bu sorun daha da artmaktadır. Bu konuda yapılacak düzenlemelerle trafik akışının daha verimli hale getirilmesi, Kepezüstü, Uncalı ve Meydan (Değirmenönü)’daki kavşakların düzenlenmesi, ana arter yollara sabah ve akşam saatlerinde araç park edilmesinin önlenmesi gerekmektedir.

-   Yurtdışından 3-4 saatte Antalya’ya ulaşan turistin havalimanından otele ulaşması saatler almaktadır. Antalya Limanı demiryolu ağına mutlaka bağlanmalı, Sarısu – Lara - Kundu arasında mutlaka raylı sistem yapılmalı, hatta Döşemealtı ve OSB’ye uzatılmalıdır.

-   Alternatif ulaşım yollarından metronun ve hızlı tren projelerinin bir an önce hayata geçirilmesi şehrimiz için çok kıymetlidir. Kentin ülke demiryolu ağına bağlanması hem yük hem yolcu taşımacılığı adına büyük önem taşımaktadır. Antalya'nın İç Anadolu'ya ve Marmara'ya otoyol ve hızlı trenle bağlanması, Konya – Antalya arası yüksek hızlı tren, Gazipaşa – Antalya arası hızlı tren hattı yapılması gerekmektedir.

-   Antalya – Alanya karayolunun bölünmüş yol tekniği ile bir an önce hayata geçirilmesi kentin doğu ilçeleri bağlantısı açısından hayati önem taşımakta olup, bu yönde ayrıca hızlı tren projelendirme çalışmaları da acilen başlamalıdır.

-   Deniz ulaşımı, Antalya’nın ilçelerine ve komşu illerine alternatif ulaşım modeli olarak projelendirilip hayata geçirilebilir. (Örn. İstanbul / Yenikapı – Bursa / Mudanya deniz ulaşımı)

-   Ulaşım master planı, deprem master planı, imar master planı, tarım master planı, turizm master planı gibi kenti ilgilendiren konularda bilimsel yöntemlerin belirlenmesi için kamuoyu baskısı yaratılması adına çalışma gerçekleştirilmelidir” şeklinde çözüm önerilerinde bulundu.

“Antalya Limanı aktif olarak kullanılmamaktadır”

Serbest Bölge’nin Antalya ekonomisinin ve sanayisinin gelişiminde önemli katkısı bulunduğunu belirten Özbek, “Lüks yat üretiminde Antalya markası yaratılmıştır. Mevcut serbest bölgenin kapasitesinin artırılması veya yeni serbest bölgelerin kurulması, şehrimizin uluslararası ticaret potansiyelini ve istihdamını artıracaktır.  Fiyatların İzmir ve Mersin limanlarına göre yüksek olması, limanın fiziki şartlarının yeterli olmaması ve Antalya'yı diğer illere bağlayan demiryolunun olmaması nedeniyle Antalya Limanı aktif olarak kullanılmamaktadır. Antalya Limanı’na demiryolu bağlantısı üretim, ihracat ve ticaret hacminin en az 2-3 katına çıkmasını sağlayacaktır. Kruvaziyer turizminin geliştirilmesi, liman – havalimanı ve kent merkezi arasında ulaşımın koordine edilmesi, demiryolu ulaşımının şehrimize ulaştırtılması önceliğimiz olmalıdır” dedi.

 “Kaleiçi’nde Turizm Bakanlığı ve belediyeler ortak hareket etmek zorundadır”

Özbek, açıklamalarına şu şekilde devam etti: “Kentimizin en önemli turizm merkezinden biri olan Kaleiçi, özellikle tarihi bir mekan olması açısından önem taşımaktadır. Burada yapılacak herhangi bir düzenlemede tüm paydaşların iş birliğiyle öncelikle tarihi dokunun korunması, kentin turizm potansiyeline ve ticari hayatına maksimum fayda sağlanması yüksek öncelikte olmalıdır. Ayrıca estetik değerler de göz önünde bulundurularak, mevcut halinin aksine görüntü kirliliğine sebebiyet verilmemesi hususunda esnaf yönlendirilmelidir. Kaleiçi’nin fotoğrafını bozan, koruma planına ve imar planına aykırı betonarme yapılar mutlaka kamulaştırılarak yıkılması gerekmektedir. Bunun için de Kaleiçi’nde Turizm Bakanlığı ve belediyeler ortak hareket etmek zorundadır. Kaleiçi’nin yönetimi acilen çok başlılıktan kurtarılmalı, yetki karmaşasına bir son verilmelidir. Bu yönetim tarzıyla bir şeyler yapılması mümkün değildir. Yetkiyi 4 noktada (Büyükşehir Belediyesi, Muratpaşa Belediyesi, Koruma Kurulu, Kudeb) değil, tek noktada toplayacak bir model olan Kaleiçi Birliği’nin (KALBİR) kurulması ve belediyelerin de bu birliğe destek vermesi Kaleiçi’nin geleceği açısından çok önemlidir. Şehrimizin uzun vadeli geleceği kişilere bağlı olmamalıdır. Ortak bir akılla ortak hedef doğrultusunda hareket edilmelidir”.

“Kaleiçi’ndeki trafik sirkülasyonu kaldırılmalı, daha güvenli ve daha huzurlu bir yer haline getirilmelidir” diyen Özbek, Dünyadaki başarılı örneklerden esinlenerek model bir sokak çalışması yapılması gerektiğini söyledi. Özbek, “Kaleiçi, Roma öncesi, Roma dönemi, Selçuklu dönemi, Osmanlı dönemine ait ticari alt yapı, yerleşme ve yaşam kültürü, sosyal ve dini hayatın alt yapısını barındıran bir bölgedir. Öncelikle yönetim otoritesinin sağlanmasını takiben tüm unsurları korunarak, tarihi limanı ile birleşik bir projenin hayata geçirilmesi ve bunun sürdürülebilir kılınması kentimize ve ülkemize önemli bir zenginlik katacaktır. Kaleiçi ile Yat Limanı birlikte projelendirilmelidir. Projeler hayata geçirilirken Kaleiçi’nin tarihsel ve güncel gelişimini yakından takip eden arkeolog, sanat tarihçi ve tarihçiler ile fikir alışverişinde bulunulmalı ve projeler oluşturulurken bu bilim insanlarının bölgedeki güncel araştırmaları göz önünde bulundurulmalıdır. Kaleiçi Yat Limanı’ndaki mendirek yenilenmelidir. Kaleiçi turizme kazandırılmalı ve kentsel yapı korunmalıdır” ifadelerini kullandı.

 “Kırcami bölgesindeki altyapı sorunu halledilmeden imara açılmamalıdır”

Özbek, “Antalya gerek ülke gerekse ülke dışı düzeyinde bir çekim merkezi haline gelmiş, turizmin getirdiği ek nüfus ve göçün etkisi altında hızlı nüfus artışı kentsel gelişmeyi olumsuz etkilemiştir. Her on yılda bir nüfusu iki katına çıkan Antalya’nın 2024 yılı itibari ile tahmini nüfusu 2.738.191. kişidir. Kentte uyum, istihdam, sosyal hizmet sorunlarının yanında kentsel fiziksel planlama, altyapı ve çevre sorunlarının giderek ağırlaştığı da gözlenmektedir.  Bu durumu ile kent aşırı derece tüketen ve kirleten bir kent olma sürecine girmiştir. Özellikle Antalya’nın yükselen değerlerinden Aksu’nun Altıntaş Mahallesi’nde inşaatlar hızla yükselmeye ve lüks konutlar inşa edilmeye devam ederken, altyapı eksikliği büyük bir sorun teşkil etmeye devam etmektedir. Altıntaş bölgesindeki yeni yapılanma ile ortaya çıkan altyapı sorunun giderilmesi acil önem taşımaktadır. Burada yaşayarak gördüğümüz altyapı sorunu bize ders olmalı, imara açılması planlanan Kırcami bölgesindeki altyapı sorunu halledilmeden imara açılmamalıdır. Antalya ili sınırlarındaki tüm inşaatlarda temel altı ve temel betonlarında sülfat katkılı beton kullanımı zorunlu tutulmalıdır” dedi.

“Depreme karşı dirençli bir kent vizyonu oluşturulmalıdır”

Türkiye genelinde konut üretimi, kentsel dönüşüm ve deprem risklerine karşı hazırlıkların yavaş ilerlediğini vurgulayan Özbek, sözlerini şu şekilde sürdürü: “Antalya özelinde de deprem konusunu her daim gündemde tutmak önemlidir. Her ne kadar aktif bir fay hattı üzerinde bulunmasak da Antalyalının deprem konusunda farkındalığı artırılmalı, deprem konusu gündem tutulmalı, depreme karşı dirençli bir kent vizyonu oluşturulmalıdır. Belediyeler deprem, sel ve hortum felaketleri ile ilgili farkındalık ve bilgilendirme toplantıları düzenlenmelidir”

Özbek, “Dünyayı ve Antalya’yı tehdit eden küresel iklim değişikliğine dikkati çekmek ve kamuoyunda farkındalık oluşturmak amacıyla hep birlikte çalışılmalıdır. Bunun için yerel yönetimlerden beklentilerimiz aşağıdaki gibidir:

-  Şehir merkezindeki tüm otoparklarda benzinli ve elektrikli araçlardan otopark ücretleri indirimli olarak alınmaya başlanmalıdır.

-  Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı açık ve kapalı tüm otopark alanlarında elektrikli araç şarj altyapısı tamamlanmalıdır.

-  Arsasının belediye rayiç değeri 500.000 TL’nin üzerinde olan özel yapılarda ortak kullanım alanlarının elektrik ihtiyacının fotovoltaik enerji kaynaklarından karşılanma zorunluluğu koyulmalıdır.

-  Belediye pazar alanlarının çatıları güneş panelleri ile kaplanmalı ve elektrik üretimi için kullanılmaya başlanmalıdır.

-  Çöp ayrıştırma özel yapılarda mecburi hale getirilmelidir. Apartman görevlileri ve yöneticileri belediyeler tarafından eğitilmeli ve denetlenmelidir.

-  İklim değişikliğinin tarım üzerine olumsuz etkileri araştırılmalı ve bunlarla ilgili özellikle çiftçilerimizin eğitilmesi hususunda çalışmalar yapılmalıdır. (Ekim - dikim periyodu, mevcut kanalların sel felaketine karşı iyileştirilmesi ve yeni tahliye kanalarının açılması)

 İlçelerde ve kırsalda tarım topraklarının imara açılmaması gerektiğini söyleyen Özbek, “Tarımda ihtiyaçlara göre planlama yapılması ve uygulanması konusunda kararlı bir duruş sergilenmeli ve bu hususta yasalar uygulanmalı, yetmiyorsa yeni yasalar çıkartılması için çalışma yapılmalıdır” dedi. Özbek, bu konuda ANSİA’ın önerilerini şu şekilde sıraladı:

 -  Tarımsal Kirlilik

Tarımda kullanılan ilaç-gübre ve benzeri atıklar tarımsal arazilere atılmaktadır. Bu atıklar hem çevreyi hem de taban sularını kirletmektedir. Bu atıkların toplanması için özel konteynerler yapılmalı ve farklı alanlarda toplanarak bilime uygun olarak imha edilmelidir. Gıda güvenliği açısından sulama sularının kalitesini arttıracak yeni projeler geliştirilmelidir.

 -  Kompost Tesisi

Evsel organik atıklar, sera, otel atıkları toplanarak tekrar doğaya kazandırılmalıdır. Örneğin İspanya Almeria Belediyesi çok güzel kompost tesisi kurmuş. Üretilen kompost park ve bahçelerde, seralarda ve otellerde para karşılığı çok büyük bir değerle satılmaktadır ve bu oluşum aynı zamanda yerel yönetimlere ekonomik katkı sağlayacaktır.

 -  Uluslararası Antalya Botanik Bahçesi:

Tüm dünyada yetişen ve Antalya iklimine uygun; park orman ağaçları ve meyve ağaçlarının getirip dikileceği bir botanik bahçesi yapılmalıdır. Otsu bitkiler proje dışı bırakılabilir. Böyle bir konsept halk için nefes alacak bir aktivite alanı, Antalya’ya gelen turistin ziyaret edeceği bir lokasyon olacaktır.

 -   Fındık, İncir, Antep Fıstığı, Zeytin, Keçiboynuzu Fidanı Dağıtım

Yereldeki yamaç arazileri hem toprak erozyonunun önlenmesi hem de bölge halkına gelir getirebilecek Fındık, İncir, Antep Fıstığı, Zeytin ve Keçiboynuzu fidanlarının üretim yeri olarak kullanılabilir ve elde edilen ürünler yerel halka dağıtılabilir.

 -   Tarımsal ve Hayvansal Ürünlerin Halka Ulaştırılması:

Her türlü tarımsal ve hayvansal ürünlerin üreticiden tüketiciye ulaştırılabileceği küçük semt pazarları kurulmalıdır.