ANSİAD’ın değerli üyeleri, değerli misafirler,
2019 yılında tüm dünyada yaşanmaya başlayan Covid süreci Mart 2020 tarihi itibari ile de ülkemiz gündemine girmiş ve hepimize toplumsal ve ekonomik anlamda ciddi kayıplar yaşatmıştır. Bu süreçte küresel ve ulusal ölçüde alışılmışın ötesinde çok çalkantılı bir dönem geçirdiğimizi ve halen bu sürecin kendini hissettirdiğini de söyleyebiliriz. Aslında böyle dönemlerde rotayı doğru çizmek anlamında her alanda sakin ama derin tartışmalara ihtiyaç vardır.
Ancak, ne yazık ki 2021 yılını bitirmekte olduğumuz bu günlerde bunlardan bahsetmek bir yana, büyümedeki yavaşlama, artan işsizlik oranları, piyasalardaki dalgalanmalar ve devam eden belirsizlik iş dünyamızın karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlar olarak karşımızda durmaktadır.
İşte böyle bir ortamda daha güçlü bir Türkiye için çok çalışmak zorundayız. Güçlü bir Türkiye ve piyasa ekonomisi için güçlü ve şeffaf kurumlara, tarafsız ve hızlı çalışan bir hukuk sistemine, hukukun üstünlüğüne, hak ve özgürlüklerin korunmasına, adil bir vergi düzenine ve kayıt dışı ekonomi ile mücadeleye ihtiyaç vardır.
Bu değerleri kaybetme ve erozyona uğratma lüksümüz yoktur. Gün, sahip olduğumuz yüksek potansiyeli ortaya çıkaracak bir planlama ve iş birliği ile el ele vererek her zamankinden daha fazla gelişme, büyüme ve başarı hikayeleri yazma günüdür.
Bütün bu konuların Türkiye ekonomisinin geleceği açısından uzun vadeli bir bakışla değerlendirilmesini, ekonomide teknik uzmanlık konularının siyasi taraftarlık, cepheleşme ve gerilim aracı olmaktan çıkarılmasını, ANSİAD, BAKSİFED ve TÜRKONFED gibi siyasetin dışında olan, bağımsızlıklarını yıllar boyunca kanıtlamış ve önceki yıllarda bir çok projede hükümetle veya bakanlıklarla iş birliği yapmış olan saygın kuruluşların düşüncelerine saygı gösterilmesini ve dikkate alınmasını tüm ilgililerden bekleme hakkımız olduğunu düşünmekteyim
Ülkemiz, uzun süredir faiz, döviz ve enflasyon kısır döngüsünün içindedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın faiz indirimleri piyasa faizinin artmasına neden olmuş, döviz kurlarını ve enflasyonu beklenmedik noktalara getirmiştir. Şirketler girdi maliyetlerinin artışına karşı sermayelerini korumak için, halk ise gelirini enflasyondan korumak için girdi ve mal almak ya da döviz ve altın gibi araçlara sığınmak zorunda kalmıştır.
Buna karşılık hükümetimizin geçtiğimiz günlerde almış olduğu bir dizi önlemin sürdürülebilir olup olmadığını da önümüzdeki süreçlerde hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
Her şeye rağmen Cumhuriyetimizin 100. yılı yolunda yeni bir yıla girerken hepimiz umudumuzu ve demokratik laik, çağdaş, ekonomisi güçlü bir Türkiye arzusu heyecanımızı yüksek tutmalıyız.
Hepimizin bu yolda ayrı ayrı yapacağı çok şey var. Ancak ortak bir anlayışla yapacağımız bir şey var ki, o da aklını ve vicdanını başkasına ipotek etmeyen ''Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür'' nesiller yetiştirmektir. Bu da ancak Atamızın bize armağan ettiği cumhuriyet ve onu besleyecek olan demokrasimize sahip çıkmakla olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerimle sizlere ve ailelerinize sağlıklı, mutlu ve huzurlu yeni bir yıl diler, şahsım ve yönetim kurulu üyesi arkadaşlarım adına saygılar sunarım.