ANSİAD Üyesi Mimar Emin KEPEZ :
Antalya'nın geleceğine yönelik güzel hedefler koymak, kentin beş, on, yirmi, elli ve hatta yüz yıllık geleceğini düşleyerek vizyon projeler üretmek çok önemsenmesi gereken girişimlerdir. Bu o kadar önemlidir ki; geçmişten gelen mirasa saygıyı gelecek nesillere sevgiyi kapsar. Günümüz duyarlılığını test eder. Belleğimizdeki bugünkü kenti samimiyetle ifadelere dökünce, gelecekle ilgili nelere dikkat etmeliyiz ya da gelecekte nasıl bir Antalya hayal ediyoruz, yüz yılın ötesindeki Antalya düşlerimizin ipuçlarını bulabiliriz. Bu ekseriyetle hüzün içeren düşüncelerimizin bizi götüreceği doğru cevaplarda kentin sağlıklı gelişiminin doğru hedeflerini bulmaya yöneltebiliriz aklımızı ve çalışmalarımızı…
ÖZGÜN KÜLTÜR
Dünkü Antalya- 1960'lı yılların öncesi Antalya- özgün kültürüyle geçmişi günümüze taşıyan Antalya idi… Kaleiçi, Balbeyi, Haşim İşçanı, İmareti, Şarampolü, Yenikapısı ile. Hatta Memur Evleri ve Bahçeli Evleri ile de o dönemde özgün gelişim içindeydi Antalya. Yönetenler halkın ve gelişimin çok gerisinde kalarak imarlı kent yerleşim alanları oluşturamadıklarından göçle oluşan gecekondu semtlerinin oluşumunda dahi halk kültürünün sadeliği vardı.
ŞEHİRCİLİK
Bugünkü Antalya–70'li yıllardan milenyumlu yıllara geçen, 2006 da seyreden Antalya. Şehircilik tarihi açısından bakınca belki planlı Antalya. Bu dönemleri Antalya da yaşayarak geçirenlerin hepsi plansız gelişimi daha iyiydi derler. Gerçek planlı büyümeye haksızlık etmeyelim. Bazı eksik yönlerine rağmen Antalya için doğru kent planları elde edilmişti. Ancak hiçbiri bir bütün olarak uygulanmadı. Ya da uygulanamadı…
TADİLAT DA TADİLAT
Yönetenler kent planlarına sahip çıkamadılar. Kolayına kaçıp SAT-YAPÇI'ların ve dar görüşlü rantçıların günübirlik arzularına boyun eğdiler. Çoğu kez beş ila on yılda ancak elde edilebilen planların; hemen ilk uygulama yıllarında şehir çok hızlı gelişiyor, nüfus hızla artıyor gibi gizli gerekçeleri ile yeni plan yapılmasına karar verildiğini görürüz. Ve her defasında da mevcut planı alt üst eden yeni planlamaya kötü alt yapı oluşturan ara -geçiş- dönemi kararları, şehircilikle, kent planlama bilimiyle uzaktan yakından alakası olmayan tadilatlar, imar kanununa aykırı lejant hükümlerini içeren belediye meclisi kararları ile Antalya kenti sağlıksız, hastalıklı -sözde planlı- büyüme gelişme dönemlerini yaşamıştır, yaşamaktadır…
EŞGÜDÜMSÜZLÜK
Ulaşım master planımız da var, imar nazım planımızda derseniz söyleyelim:
Aynı plato üzerinde mücavir sınırları birbirine girmiş belediyelerin çok farklı yoğunluktaki yapı emsalleri, birbirleri ile çelişen lejant kararları, çevre duyarsız ve eşgüdümsüz plan hedefleri ile taşlaşmış platoya dönüşmüş kenti kaliteli marka arayışındaki dünya insanına izahta zorlanırsınız.
Bugünkü ulaşım planı ile bu kentin merkezine turisti getiremezsiniz.
Bu şehircilik anlayışı ile oluşmuş sanat dışı, estetiği olmayan kalitesiz binaların oluşturduğu şehrin içine alış veriş edecek turisti indirtip esnafınla tüccarınla baş başa bırakamazsınız. Öyle alanlarınız merkezde yok. Öyle özgün bir kent meydanınızda yok. Ancak tophaneden onbeş yirmi dakikalığına Kaleiçini ve bey dağları panoramasını seyrettirirsiniz. O da hanutcuların insafları oranında.
Böylesi şehircilikle ticaretini, ekonomini geliştiremezsin. Kum, deniz, güneş, tarih ve doğa sayesinde turizmde gelinen bu seviyeyi de kaybedersin. Tarımı da geriye götürürsün. Geçmişten gelen büyük mirası hızla tüketirsin.
MARKA
İnsana, çevreye, doğaya, tarihe, kültüre saygılı kent planları ile ve de bilimsel elde edilmiş planların aynen uygulanması ile Antalya düzenli gelişir, sistemli gelişir, turizm çeşitliliğiyle gelişir, ticaret çeşitliliğiyle gelişir, tarım ve sanayi çeşitliliğiyle gelişir. Kültür çeşitliliği ile gelişir. Düzenli ulaşımı ve düzenli altyapısı ile kaliteli gelişir, kaliteli büyür. İşte o zaman ANTALYA MARKA olur.
Marka olacağım iddiasındaki şehir özgün kültürünü yok etmez. Marka olacağım iddiasındaki şehir Haşim İşcanını, Sinanını, Balbeyini, Kışlasını, Elmalısını yıkmaz. Asırların izlerini silip süpürmez. Bir daha elde edemeyeceği baha biçilmez, değeri ölçülemez o kültür mahallerini canından aziz bilir ve yaşatarak korur. Gelişen büyüyen şehir için güzel mazisini silmeden yeni gelişme alanları büyüme alanları açar. Öz kültürünü korur. Yeni alanları kaliteli oluşturur ki mazisine yakışsın. Dünya o kentle gurur duysun. Dünya o kenti marka bilsin. Bütün dünya o şehri örnek alsın. Bütün dünya şehir planlama uzmanları gelsin incelesin, ders çıkarsınlar. Kent planı için doğru kriterleri elde etsinler.
ULAŞIM
Böyle bir kent planında ulaşımın ana artelleri olur ve bu ana yollar Akdenizin hakim rüzgarı meltemini denizden alır, kentin her bir noktasına taşır. Sadece iki geliş iki gidiş dört şeritli yol değil, toplu taşıma çeşitlerine de imkan sağlayan ana bulvar, bulvarın iki yanındaki işyerlerinin ticari devamlılığına katkı koyacak tali yolları da içeren ve otoparkları ile yaya akışına rahatlık veren ölçeklerde olur. Böyle bir kent planında iklim koşulları göz ardı edilmeden ve ekolojik denge korunarak gelişen çağdaş ve modern bir kentin hedefi olur.
KALİTE
İyi planlanırsa Antalya gerçekten dünyanın önemli kalıcı kaliteli marka kenti olur. Gerçek anlamda Antalya bu potansiyeli taşımaktadır. Tabidir ki potansiyelin var olduğu bünyede kalite iyileştirilmesine hiç vakit kaybetmeksizin hemen gidilmelidir. Bu günün kalite kontrolü iyi ve sürekliliği gözüken bir marka çağrıştırmıyor. İnsanımız yönetenimiz değer bilincine, kalite bilincine ulaşınca sorun kolay çözülecektir. Doğru planlar iyi uygulanırsa Antalya sadece turizmde değil tarımda, ticarette, finansta, bilim ve kültürde de dünyanın en gözde kenti olur. Dünyanın en önemli tarihi kenti olur. Dünyanın kaç şehrinde iki yüz üzerinde antik kent var? Hem de dünyanın en eski yerleşim yerlerinden? Hem de en büyük antik kentlerinden? Bize düşen doğru planlarla, vizyon projelerle bu değerleri, bu tarihi ve kültürel mirası koruyarak yaşatarak ekonomiye, turizme, ticarete, tarıma, kültüre katkı üstüne katkı sağlayacak aktiviteye dönüştürebilmek, aksiyonlar geliştirmek ve uygulanabilir stratejileri ortaya koyarak bölgenin potansiyelini bölge için kalıcı ve sürekli ekonomik değerlere taşımak, ülkenin gelişimine önemli katkı koyabilmek, insanımızın mutluluğunu arttırabilmek…
Bunun için mutlaka kaliteli kent şarttır. Kaliteli binaları, kaliteli ulaşımı olan kent şarttır. KALİTELİ KENT şehrin ÖZGÜN oluşundandır. KALİTELİ ŞEHİR yeni destinasyonların bu özgünlüğü bozmadan oluşturulması ile devam eder. KALİTE şehrin idari, sosyal, kültürel, sportif, ticari, sanayi, tarım, turizm, konut ve yeşil alan gibi bütün şehir donatı alanlarının dengeli biçimde, bilimsel verilere dayalı olarak tarihi ve doğal çevreyi koruyan doğru nazım imar planlarının meydana getirilip doğru dürüst uygulanmaları ile süreklilik kazanır.
PLANLAMA BÜTÜNLÜĞÜ
Ancak her şartta planlamada bütünlük olmalıdır. MARKA ANTALYA için yaşamın unsurları anlamında da coğrafi sınırlar anlamında da bütünlük olmazsa olmazıdır vizyon kent stratejisinin. Antalya il bütünlüğü içinde planlama hedefi de göz ardı edilmeden acil olarak Finike - Alanya arasında Akdeniz den Toros zirvelerinin ön görünümünü kapsayan bölgenin çok hızlı makro ölçekte planlanması zorunluluğu vardır. Bu kaçınılmaz gerekçe için özel kanun veya kararname çıkarılabilir. Hatta finansmanı için AB ne proje sunulabilir.
STRATEJİMİZ
Ana stratejik hedefimiz, bilimsel alt çalışma birimleri olan ANTALYA PLANLAMA KURULU olmalıdır. Bu kurul siyasi baskı ve lokal belediyecilik etkilenmelerine karşı korunaklı, gelecek vizyonunu realize edebilme liyakatinde uzmanlardan oluşturulabilmelidir. Alt çalışma birimlerinde sivil toplum kuruluşları, belediye meclis grupları temsilcileri olmalıdır. Zaman planlı ve ana kurul koordineli faaliyetlerini sürdürecek bu kültür ve turizm, ticaret, tarım, inşaat, sanayi, çevre çalışma grupları varolan envanterlerini tasnif ederek varsa eksiklerini sisteme dahil ederek ileriye dönük on, yirmi beş, elli ve yüz yıllık vizyonlarını elde etmelidirler. Planlama Kurulu birimlerin birlikte varolma, birlikte gelişme, birlikte büyüme hedeflerine uygun vizyonu bulmalıdır. Vizyona eriştirecek stratejiler tespit etmelidir.
BELEDİYELER VEYA UYGULAMA
Belediyelerin görevlerinde başarılarının ölçüsü kenti bu stratejik hedeflere kaliteli alt yapı hizmetleri ile taşıyabilmelerinde aranmalıdır.
Yaşayıp yönettikleri kentin dünyaca ünlü bir merkez olması, iş dünyasının orada yatırım yapmak için imkânlarını zorlayarak fırsat araması, turizm, finans, kültür, fuar, kongre merkezleri oluşması, ticaret hacminin devamlı büyümesi o kent yöneticilerini ve bütün yaşayanlarını sadece ve sadece mutlu eder.
ANSİAD Üyesi Mimar Bilal ATEŞ :
Antalya arazi yapısı ve iklim koşullarından dolayı en eski yerleşim yerlerinden biri olma özelliğini taşımaktadır. Karain mağarasındaki kazılarda 300 bin yıl öncesine ait insanların izlerine rastlanmıştır. MS 2 yüzyılda bu bölgede 234 ayrı yerleşim alanlarında 2 milyon insanın daha çok korunma odaklı olarak yaşadığı öngörülmektedir. Onların tabiat ve iklim koşullarından dolayı seçtikleri bu topraklar bizlere birde tarih ve antik kalıntılar eklenerek tekrar sunulmuştur.
Antalya'nın geleceğe yönelik bir vizyonu olabilmesi için önce kimliğini oluşturması ve sahip çıkması gerekmektedir. Kimlik sahibi olmak ise Antalya için bir problem değildir. Antalya denizi, kumu, yaşanmışlığı, ören yerleri, dağları, arazi yapısı, falezleri, ormanları ve aklımıza gelebilecek birçok özelliği ile ortadadır, ona olmayan değerler yüklemeye olmadığı gibi göstermeye gerek yoktur. Çünkü Antalya her karış toprağında rüştünü ispat etmiş, doğası, tarihi ve iklim koşulları ile vardır ve varlığı herkesin dikkatindedir. Yapılması gereken yeni değerler aramak değil var olan değerlerin ortaya çıkarılmasını sağlamaktır
Gelecek için doğru bir vizyon oluşturabilmek için, şart olan geçmiş ile barışık olarak onu iyi tanıyıp sahip çıkarak, kentin kimlik ve kişilik problemlerini ortadan kaldırıp daha gerçekçi öngörüler ortaya koymak gerekmektedir.
Var olan değerlerimizi kaybettikten sonra onları yeniden kazanmak çok daha zordur. Bu konuda önümüzde yakın zamanda yaşanmış çok güzel bir örnek vardır. İstanbul, koca İstanbul bilboardlarda ve park köşelerinde lalesini arıyordu, laleler İstanbul'u bırakmamıştı İstanbullu lalesini, yaşam biçimini, o güzelim Boğaziçi hiç yok olmayacak sanısıyla başka kaygılara terk etmişti.
Bizlerde hızla aynı yanlışa sürüklenmekteyiz. Portakal bahçelerini hızla yok etmekte, yeni ağaçlar dikmemiz gerektiğinde de yerlerine Mısırdan getirttiğimiz palmiye ağaçlarını dikmekteyiz. Umarım bu hızla 2023 de bizde portakalımızı arıyor olmayız.
Antalya'nın gelecek için vizyonu bellidir, bunun içinde tek bir sloganı vardır."Mevcut değerleri korumak ve onları öne çıkarmak."
Yapılan istatistikler ve planlamalardan da görüldüğü gibi yeni yerleşim alanlarına ihtiyaç yoktur, mevcut imara açık alanların donatı alanlarına sahip çıkılarak uygulanması esas olmalıdır. Hazırlanmakta olan 1/50 000' lik planlar hızla hayata geçirilmeli, plan kararları mutlaka tavizsiz uygulanmalıdır. Bu yöntem hem Antalya'nın adının hem de mevcut gayrimenkullerinin de parasal değerini ve cazibesini arttıracaktır.
Yat limanı kale içi ve çevresinin yapılan ve uygulamaya konulan çeşitli projelerin hayata geçirilerek geliştirilmesi, kentimize gelen turistlerin bu merkezlere kolay ulaşımının sağlanması, gereksiz kalabalıkların buralardan uzaklaştırılarak genel güvenliğin sağlanması gerekmektedir.
Mevcut turistik tesislerin dünya standartlarında olmasına rağmen bu tesislerin çevrelerinin kontrolsüz gelişimi ile çirkin yapılaşma ve kötü ulaşım aksların yüzünden hak ettikleri değerlerini bulamamaktadırlar. Plansız olarak açılan yeni turistik alanlar yüzünden her yeni tesis diğerlerini baltalar hale gelmiştir.
Kalifiye eleman eksikliği ve turizmde belli bir iradeyi ortaya koyamamış olmamız bizleri hızla bir çöküşe götürmektedir. Müslüman bir topluluk olmamızda bizleri turizm de kolay vazgeçilir bir ülke konumunda tutmaktadır. Bundan korkmamanın tek yolu kendini iyi yetiştirmiş, kendine ve pazarına güvenen mevcutlarını iyi kullanan bir sektör oluşturmaktan geçmektedir.
Kentimizin sadece deniz ve kum yanında turizmi çeşitlendirmek doğa ve tarih pencerelerini açmak turizmi on iki aya yaymak gerekmektedir. Antalya 365 gün güneş olması itibari ile çok rahat bir konferans ve üniversite şehri olabilecek cazibededir. Sadece tatil ve sağlık kavramlarının birleşimi, bu yöndeki yatırımlar bile Antalya'nın öne çıkan seçkin bir kent olması için yeterlidir.
Kentimizi çevreleyen sulu ve susuz tarım arazilerinin örgütlü ve bilinçli kullanımı artırarak, hem toprağın hem üreticinin korunması sağlanmalı, geleceğimizin en büyük tehlikesi olan su havzalarının ve toprağın kirlenmesini önleyici tedbirler alınmalıdır. İklim avantajları ile oluşan narenciye, çiçekçilik ve seracılık ile ilgili üretim ve pazarlama örgütlenmeleri oluşmalıdır.
2023 yılında Antalya hayal edelim. 20 milyon turistin geldiği,10 üniversitenin uluslar arası öğrenci kabul ettiği, estetik ve hatta kalp ameliyatı olabilmek abartalım gün görerek ölmek için seçilen, tarımda kendini aşmış ekolojik tarıma önderlik eden, yatlara konaklamak için rezerve yapmak zorunda olduğu ve 100 milyon dolarlık yatların yapıldığı bir Serbest Bölge, kendine yetebilen bir sanayi ve tüm çalışanları en yakın banliyö olan Burdur iline taşıyan hızlı tren hattı, milli geliri 25 bin dolar olan mutlu ve çalışkan insanlar. Bu bir hayal değil bizlere rağmen Antalya tek başına bunun yarısını başarıyorsa bizler ona destek olunca bunları yaşamak hiç de hayal değildir.
Yerel Gündem 21 Kent Konseyi Başkan Vekili M. Osman AYDIN :
Yerel Gündem 21 Antalya Kent Konseyi kentine sahip çıkma, çözümde ortaklık, aktif katılım ilkeleri doğrultusunda 1997 yılında kurulmuştur. Konsey bir yandan kentte yaşanan olumsuzlukların, sorunların çözümüne yönelik gündem oluşturmak ya da gündeme müdahale etmek gibi bir işlevi yerine getirirken diğer yandan daha da önemlisi kentin o günkü durumunu çeşitli açılarda tespit etmek bir bakıma envanterini çıkarmak, bu tespitten hareketle kentin sürdürülebilir eylem planlarını halkın katılımıyla hazırlamak gibi bir misyonu yüklenmiştir. Bu amaçla kentin envanteri denilebilecek tespitleri hazırlayarak iki kitap halinde yayınlaştırmış, bu tespitlerden yola çıkarak Ekim 2001'de 50'ye yakın eylem planını da hazırlayarak yayınlamıştır.
Bana göre bu eylem planlarının en önemlilerinden ikisi birbiriyle ilişkilidir. Bu eylem planları Antalya Kent Vizyonu Projesi ve Antalya kenti planlarının Antalya kentini etkileyen çok yakınındaki beldelerle birlikte havza ölçeğinde Çevre Düzeni Planı olarak hazırlanmasıdır.
Bu güne kadar belediye yönetimleri uzun süreli ve zor bir süreci kapsayacağından havza planını gerçekleştirememişlerdir. Son yerel seçimler sonrasında Yerel Yönetim Yasalarında yapılan değişikliklerle bu ölçekte plan yapmak hem çok kolaylaşmış hem de zorunlu hale gelmiştir. Bu günlerde kamuoyunda tartışmaları yaşanan Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan Çevre Düzeni Planı bu nitelikte bir plandır. Ancak Antalya Kent Vizyonu ile ilgili ciddi bir rapor hazırlanmadan böyle bir plan hazırlamak da doğru değildir.
Bu değerlendirme ışığında;
Yerel Gündem 21 Kent Konseyi'nce hazırlanan eylem planları arasında yer alan Kent Vizyonu ile ilgili gelişmelere Kent Vizyonunun ne olduğu, nasıl hazırlanması gerektiğine ilişkin konuları kısaca ele almakta yarar görüyorum.
Antalya Kent Vizyonu projesi 2001 yılında kamu ortağı olarak Antalya Büyükşehir Belediyesi, sivil inisiyatif olarak Yerel Gündem 21 Antalya Kent Konseyi ve özel sektör ortaklığı olarak da Alarko ve Kentkur tarafından başlatılmaya çalışılmış, çeşitli nedenlerle ve tartışmalarla çalışma geliştirilememiş, sürüncemede kalmıştır.
2005 yılı başlarında çalışma Antalya Büyükşehir Belediyesi, Kent konseyi özel sektör ortağı olarak da Antalya Ticaret ve Sanayi Odası'nca bir protokolle yeniden başlatılmıştır. Çalışma çok düzeyli olarak sürmemesine karşın devam etmektedir. Son haftalarda konuya yönelik taslak bir ara rapor hazırlanması girişimiyle çalışmalar hız kazanmıştır. Çalışmaların hızlanmasına ortaklar dururken ANSİAD'ın yaptığı katkıyı belirtmek istiyorum.
Peki, kent vizyonu nedir:
Kent vizyonu kentin gelecekteki tablosunun çizilmesidir. O kentin gelecekteki yaşayabileceği değişimleri bu günden fark etmesidir. Kentin şekillenmesinde fikir ve söz sahibi olması gereken tüm ortakların bir araya gelerek kentin gelecekteki tablosunu çizmeleri, kentim geleceğine yönelik ortak amaçlarda birleşmeleri ve bu amaçları gerçekleştirmek üzere ortak strateji ve projeler üretmeleridir. Tüm ortakların, Antalya kenti; gelecekte ne olacak, nasıl olmasını istiyorum bu gibi soruların birlikte verecekleri yanıtı olan geleceğe ilişkin sezgi ve bakış kavramıdır.
Kent vizyonu merkezi yönetimin veya yerel yöneticilerin ihaleyle şirketlere, gruplara yaptıracağı bir iş olmadığı gibi birkaç Sivil Toplum Örgütünün yapacağı bir iş de değildir. Kentteki tüm çevrelerin sektör temsilcilerinin Sivil Toplum Örgütlerinin birlikte başaracağı bir çalışma olmalıdır. Kent Konseyini de oluşturan tüm örgüt, kurum, kuruluş, üniversite temsilcilerinin birlikte hayata geçirebilecekleri halkın her safhada bilgilendiği, sahip çıktığı bir ortak değerler bütünü olmak zorundadır.
Antalya Kent Vizyonu Projesinin Amacı; Antalya'nın geleceğini şekillendirirken bir bu vizyon geliştirilmesi, bu vizyon çerçevesinde fonksiyonlar tanımlanması ve vizyona ulaşırken uygulanacak stratejilerin belirlenmesi gerekmektedir. Vizyon geliştirilirken Antalya'yı yalnızca Türkiye değil, tüm dünya ve özellikle Avrupa çerçevesinde düşünmek gerektiği ve kısa gelecekler değil, yirmi, otuz, elli yıllık süreçler düşünülerek senaryolar oluşturulmalıdır. Projenin amacı bu senaryoların oluşturulması, Kent Vizyonu raporunun hazırlanması, alternatif yatırım projelerinin tanımlanması, alternatif yatırım projelerine finansman arayışında ulusal ve uluslar arası kurumların araştırılmasıdır.
Antalya Kent Vizyonu Projesinin Hedefleri; Kentin öncelik ve hedeflerinin bütüncül bir yaklaşımla bir araya getirilmek üzere yeniden ele alınarak kent vizyonunun oluşturulması, vizyonu gerçekleştirmeye yönelik yatırım projelerinin geliştirilmesi, yatırım projelerinin uygulanmasına yönelik finansman arayışı olarak özetlenebilir.
"Antalya Kent Vizyonu Neden Gereklidir"e gelince; Kent Vizyonu, kentin geleceğini şimdiden öngörerek, bu geleceğe varabilmek için hedeflerin ve bu hedeflere giden stratejilerin belirlenmesini, böylece ortak hedeflere dayanan yatırım projelerinin saptanmasını sağlayacaktır.
Vizyon ile halkın, kamu ve özel sektörün kente dair düşünce ve isteklerini bir potada eritilmesi, uzlaşmayı getirecektir. Uzlaşma, projelerin gerçekleştirilmesinin önündeki önemli engelleri kaldıracaktır.
Kentte, ilgili tüm ortakların katılımı ve tam desteği ile üretilmiş, kentin geleceğine yönelik tablo ile uyum içindeki projelere, ulusal ve uluslar arası kaynaklardan finansman bulmak kolaylaşacaktır.
Bu açıklamalar göz önüne alındığında projenin önemi açığa çıkmaktadır. Ve Büyükşehir Belediyesi bu proje sonuçlandıktan sonra ancak sağlıklı bir çevre düzeni planı hazırlatabilecektir.
Mimar & Kent Konseyi İmar Planlama Gurubu Başkanı Recep ESENGİL :
En kısa tanımıyla Kent Vizyonu, kentin geleceğini ortak akıl ile planlamaktır.
Kentin yakın gelecekteki şekillenmesinde kentle ilgili söz sahibi tüm kişi, kurum ve kuruluşların bir araya gelerek kentin geleceğine yönelik ortak amaçlarda birleşmeleri ve bu amaçları gerçekleştirmek üzere ortak strateji ve projeler üretmeleri olarak da tanımlayabiliriz Kent Vizyonunu.
"Antalya Kent Vizyonu" dediğimiz zaman ise ilk aklımıza gelen soru Cumhuriyetin 100. yılında nasıl bir Antalya olmaktadır. 100.yılında Antalya'yı daha iyi düşlememiz için kentin 100 yıllık geçmişini iyi değerlendirmemiz gerekir.
Çünkü Antalya, Cumhuriyetin ilk seksen yılında Türkiye'nin genel gelişmesinin ötesinde büyümüş, gelişmiş ve sıçrama yapmıştır. Küreselleşen dünyada, Türkiye'nin gerçek anlamda küreselleşen tek kentidir. Antalya kendine özgü coğrafi, doğal ve kültürel değerleriyle ülkenin yükünü taşıma sorumluluğunu üstlenmiştir. Bu sıçrama ve küreselleşme sürecinde özlü değerlerin farkına yeterince varılmamıştır. Yani gelişmiştir ama bu gelişmeyi yeterince sindirememiştir. Kent vizyonu "geleceğe giden bir yol haritası" ise bugünkü Antalya'yı hangi ölçeklerde değerlendirmeliyiz ki yerel-ulusal-evrensel değerlere giden yolda nasıl bir Antalya cevabını bulalım. Çünkü geçmiş gelecektir.
Antalya, 1950'lı yılların ortasına kadarki nüfus gelişimi Türkiye'deki genel değişime koşuttur. Tarım, iç ticaret ve hizmet sektörleri ana iş kollarıdır. Pamuk tarım sektörünün en önemli kolunu oluşturmuştur. İçine kapalı ekonominin dışarıya açılan tek kapısı ise şu anda yat limanı olarak kullanılan iskeledir.
1950'lerde başlayan göç ve kentleşme ile artmaya başlayan nüfusa bu mevcut ekonomik güç yetmemiştir. Demiryolunun yokluğu, karayolu standartlarında iyileştirme olmaması, ama bunlardan çok daha önemlisi; komşu kent Mersin'de uluslararası taşımacılık standartlarında limanın açılması ve Antalya Limanı'nın önemini yitirmesi bardağı taşıran son damladır. Antalya ciddi ekonomik sıkıntı yaşanmaya başlanmıştır. Hatta birkaç ailenin elinde olan tarım sektörü neredeyse çökmüştür. Artık Antalyalı yeni arayışlar içindedir.
Aynı dönemlerde Türkiye de yeni arayışlar içindedir ve ilk defa 1953 yılında "TURİZM" den söz edilmeye başlanmıştır. 1960 yılında yapılan 5 Yıllık Kalkınma Planında "Turizm" geniş şekilde yer almış ve döviz getirici bu sektörde devletin alt yapıyı kurma ve özel sektörün de doğrudan üretken yatırımlar için özendirilmesi öngörülmüştür. 1969 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile ülkenin turizm olanaklarının değerlendirilmesi, kaliteli tesislere hızla kavuşması ve turizm değerlerinin israfını önlemek amacıyla Antalya-Çanakkale arasındaki kıyı bantının kıyıdan 3 km kadar içeriye kadar olan kısmı "Turizm Gelişme Bölgesi" olarak ilan edilmiş, planlarının çalışmaları da bir yıl içinde bitirilmiştir. Turizm sektörü için yapılan bu çalışmalarda iklim koşulları, doğal ve tarihsel kimliği, Marmara kıyıları gibi 2. konutla bozulmaya başlamamış yapısıyla "Antalya" önemli yer tutmaya başlamış ve çalışmaların odak noktası durumuna gelmiştir. 1973 yılında Turizm Bakanlığı "İskandinavya Planlama ve Geliştirme Örgütü" (SPDA)'ya Antalya'nın master planlarını hazırlatmış ve bu plan çerçevesinde Antalya'daki Turizm girişimleri de hızlanmaya başlamıştır. 1973 yılında Turizm Bakanlığı ayrıca, Antalya'nın Turizm Nazım Planını hazırlatmıştır. Bu planın projeksiyon dönemi 2000 yılıdır ve 174.000 yatak kapasitesi önermektedir. Antalya'da yatak sayısı 1994'de 100.000'e ulaşmış, plan hedef yılı 2000'de ise önerilen yatak kapasitesini aşarak 230.000'i bulmuştur. 1975 yılında üç önemli proje uygulanmaya başlanmıştır. Güney Antalya Turizm Gelişim Projesi, Side Turizm Gelişim Projesi ve Kaleiçi - Yat Limanı Düzenlenmesi Projesi. Ayrıca altyapı ve ulaşımla ilgili ciddi çalışmalar ve yatırımlara başlanmıştır. 1970 yılında Askeri Havaalanı olarak kullanılan havalimanı terminal binaları genişletilmiş, 1980 yılında 300.000 kapasiteye çıkartılmış, yeni terminal binaları ise 1985 yılında tamamlanarak 2.500.000 kişi/yıl kapasiteye ulaştırılmıştır. Batıda Kemer - Finike, Kaş yolu yüksek standartlı hale getirilmiş, E-24 Karayolu tamamlanarak Ankara - İstanbul ana bağlantısı uluslararası standartlara getirilmiştir. Ticaret Limanı tamamlanmıştır. Yani artık Antalya geri kalmışlık kabuğunu yırtmıştır ve gelişmektedir.
Gelişmenin olumlu yönleri kadar, hızlı nufüs artışı ve bu artışa bağlı doğal kaynakların hızla tüketilmesi, çevre kirliliği, hava ,toprak ve doğal ürünler arasındaki dengenin bozulması doğal ve kültürel varlıkların tahribi gibi olumsuz etkilerinin de olacağının bilinmesi ve önlemlerinin alınması gerekmektedir. Bu önlemlerin başında da kenti bu gelişime uygun olarak planlamak gelmektedir. Sadece planlamak da yeterli değildir. Planı doğru ve tavizsiz uygulamak da planlama kadar önemlidir.
İlk planlama çalışmaları 1960'lı yıllarda yapılmıştır. Gerçek Anlamda planlama çalışmalarına ise 1977 yılında başlamıştır. Öncelikle 1/25000 Nazım Plan çalışmaları yapılmış, Antalya Belediyesi planlama bürosuyla hazırlanan planlar 1980 yılında onaylanmıştır. Ciddi araştırma ve bilimsel etütler ile hazırlanan planda kentin yerleşiminin kuzeye kaydırılarak verimli toprakların daha az yerleşim amaçlı kullanılması, verimli toprakların tarım amaçlı korunması tasarlanmış, Kuzey Platosuna uydu şehir önerilmiştir. Doğu ve batı kıyıları ise hem turizm sektörünün ihtiyacı hem de kentlinin deniz kullanım talebi düşünülerek turizm amaçlı planlanmış, kıyı bandının arka tarafları ise tarım alanları olarak bırakılmıştır. Yapılan anketlerin verilerine göre oluşturulan planlamayla güçlü bir ulaşım ağı oluşturulmuştur. Mevcut konut alanlarındaki yetersiz sosyal donatı alanları artırılmış ve gelişecek bölgelerde de yeterli alanlar önerilmiştir. Limanın gelişmesini sağlamak amacıyla liman arkasında depolama ve ticaret alanları ayrılmıştır. Açıkçası olabilecek gelişimin olumsuz etkilerini önleyecek plandır.
Ancak; Antalya'yı ikibinli yıllara taşıyacak çağdaş planın onaylanmasının hemen sonrasında 12 Eylül askeri yönetimini görüyoruz. Planı hazırlatan ve onaylatan Belediye, uygulama fırsatı bulamadan yönetimden uzaklaştırılmıştır. İlk bozulmaları da daha plan uygulanmaya başlamadan bu dönemde izlemeye başlıyoruz.
Önce Lara Kıyı Bandındaki 100 mt.lik Doğal Sit Alan Sınırı "KTVKK" tarafından bir otelin talebi üzerine 30 mt. ye indirilmiştir. Askeri rejimin son kanunu "Turizmi Teşvik Yasası" uyarınca Turizm Bakanlığı plan değişikliği yetkisi kendi bünyesine almış ve plan bütünlüğünü gözardı ederek re'sen plan değişiklikleri yapmaya başlamıştır. 1983 yılında yürürlüğe giren 3194 sayılı İmar Kanununun plan yapma, değiştirme, onama yetkilerini belediyelere vermesiyle önü alınamaz bozulmanın ilk adımları atılmaya başlanmıştır.
Gelen baskılarla kıyılarda turizm alanları önce konut alanlarına dönüştürülmüş, inşaat alanları tariflerindeki değişikliklerle yapı yoğunluğu imar planı değiştirilmeden yüzde ikiyüzelli artırılmış, subasman kotu 2.50 mt.ye çıkartılmış, turizm yapılarına bir kat ilave edilmesiyle konut projeleri önce turistik tesis olarak hazırlanmış ve ruhsat almış, inşaat aşamasında tekrar konuta dönüştürülmüşlerdir. Tarım alanları özellikle kooperatifler vasıtasıyla konut amaçlı imara açılmıştır.
Tüm bozulmalar sonucu yeni bir planlama ihtiyacı oluşmuş, 1995 yılında yeni "Nazım İmar Planı" çalışmaları başlatılmış, UTTA firmasına hazırlatılan ve 1997 yılında tamamlanan plan çalışmalarında bozulan kent dokusunda iyileştirme sağlanmaması, spekülatif amaçlı konut alanlarının tarım alanlarında baskı yaratacak şekilde planlanması ve ulaşım planlarının hazırlanmaması nedeniyle meslek odalarının açtığı dava sonucu iptal edilmiştir.
Gerek 1977 gerekse 1995 yılında yapılan planlamalardaki başarısızlığın ana temeli planlanları yapan ve yaptıranların planlarına sahip çıkmaması, bozulmalar karşısında önlem alınmaması ve planın hazırlık aşamalarının kentli ile paylaşılmaması gelmektedir.
Geleceği planlayan bugünkü yerel yönetimlerde geçmişteki hataları tekrarlamaktadırlar. Temmuz içinde Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan ve mecliste onaylanan 1/50000 ölçekli Startejik plan ve 1/25000 Nazım İmar planı Antalya'nın gelecekteki 20 yılını yönlendirecek planlar olmasına rağmen kamuoyunda yeterince tartışılmamıştır. Oysa Stratejik Plan, Çevre Düzeni planı ve Nazım İmar Planı: kentin ekonomik, sosyal, kültürel geleceğini belirleyen ana kararların alındığı çalışmalardır. Bu nedenle kentte bulunan tüm sektörleri ve iş kollarını ilgilendirmektedir. Kent Vizyonu çalışmaları bu aşamada devreye girmesi gerekir. Ancak çalışmalar Kent Vizyonu çalışmaları tamamlanmadan bitirilmiştir.
Sonuç olarak;
*Hızla gelişen Antalya gibi kentlerin çevre yerleşimleri de kapsayacak şekilde "Havza Boyutunda" planlanması gerekir. Yerel Yönetimler Yasasındaki değişiklikle birlikte Antalya kent ve çevresinin havza boyutunda planlanması olanağı doğmuştur. Ancak belediye bu şansı yeterince kullanmayarak Stratejik ve Nazım İmar Planı'nı çevre belediyelerle birlikte yapmasına rağmen, kent dinamiklerinin görüşleri yeterince değerlendirilmemiştir.
Planlamanın sağlıklı yapılamasında, gelişmesinde ve uygulanmasında en önemli görev belediyelere düşmektedir. Antalya Kent merkezi ve yakın çevresindeki planlı alanlarda yeterli miktarda arsa üretilmiştir. Bu alanlar mevcutken ve bu alanlarda yapılaşma tamamlanmadan spekülatif amaçlı yaratılan yeni imarlı alanlar hem talep dışı yapı üretimini teşvik etmekte, hem de merkezi ve yerel yönetimlerin zaten kıt olan kaynaklarından su, elektrik, kanalizasyon, PTT hizmetleri vb. alt yapı yatırımlarıyla okul, kreş vb. sosyal donatı alanlarına ihtiyaç olmadığı halde kaynak aktarmak zorunda kalmaktadır. Örneğin 1995 yılı öncesi Antalya İmar Planı ve sınırları esas alınarak hazırlanmış Antalya su-atık su projesinin (ASAP), 1995 yılı raporunda; kamuya toplam maliyeti 371.600.000 ABD dolarıdır. Mevcut imar planı ölçeğinde bir alt yapı projesinin bedeli göz önüne alındığında gereksiz yere konut yerleşimlerine açılacak yeni alanlarda yapılacak yatırımların boyutları daha iyi anlaşılmaktadır.
*Antalya ve yakın çevresinin 15 yıl sonraki işgücü tahminlerine göre çalışacak sayısı 550 bin'i bulacaktır. Planlamayla, yeni iş olanakları ve iş alanları, kentin doğal ve tarihsel kimliğini etkilemeyecek şekilde düzenlenmelidir.
Belirlenecek yeni sosyo-ekonomik stratejilerde bu konu göz önünde tutulmalıdır. Turizm dışında Antalya'nın geleceğinde Türki Cumhuriyetler, Kuzey Afrika Ülkeleri, Körfez ülkeleri'ni kapsayacak bölgesel dış ticaret merkezi olmaması için bir neden yoktur. Fuarcılık, uluslararası yüksek öğrenim gibi sektörler teşvik edilmelidir.
* Antalya Büyükşehir sınırları içinde bulunan doğal, kentsel, arkeolojik sit alanları ve bu alanların etkilenme geçiş alanları çevresinde yapılaşma baskısı engellenmelidir. Bu alanlar Antalya'nın geleneksel kimliğinin geleceğe taşınması için çok önemli unsurlardır.
*İhtiyaç olmadığı halde Antalya'daki Altınova, Bahtılı, Çakırlar, Kırcami vb. örneğindeki gibi yeni imar alanlarının kent çevresindeki 1.derece tarım ve sera tarımı yapılmakta olan alanlardaki bölgeler olarak seçilmesi, devlet ve vatandaşlarca yapılmış tarım yatırımlarının değerlerini ve daha yıllarca elde edilecek tarımsal üretim değerlerini de ilave ettiğimizde salt spekülatif amaçlarla kamunun ve burada yaşayan halkın ne kadar büyük ve geri dönülmez ekonomik ve ekolojik kayıplara uğradığı açık olarak görülmektedir. Bu nedenle yeni planlan alanların tarım sektörünü etkilemeyecek alanlar üzerinde oluşturulması, tarım alanlarına yakın bölgelerdeki planlamanın bu alanlarda yapılaşma baskısı oluşturulması engellenmelidir.
Halen turizm ve tarımdan sonra en önemli sektör olan İnşaat sektörü önümüzdeki 15 yıl içinde en önemli sektörlerden birisi olarak kalacaktır. İnşaat sektöründe sıkça yaşanan sorun (1999 depremi ve 2000/2001 ekonomik krizleri dışında) belli bir disiplin ve otoritenin olmaması veya yetersiz kalması, arsa rantına yönelik yapılanmanın önlememesinden kaynaklanmaktadır.
Bugün Antalya'da hemen hemen her sektörde olduğu gibi "sürdürülebilir bir inşaat sektörü" yaratılmak zorundadır. Sürdürülebilirlilik kavramı nüfus ve çevre arasındaki ilişkilerin düzen bozucu ürkütücü sonuçlarından doğmuştur. İstikrarsız büyüme, tüketim ilişkilerindeki bozulma, çevre ve beşeri gelişmede planlama olgusu önemlidir. Planlama aynı zamanda sosyal çevrede uygulama aracı olarak sosyal grubun beklentilerini, değerlerini ve sürdürülebilir gelişmesini sosyal açıdan gerçekleştirebilir olmasını sağlamaktadır. Planlama esas olarak gelişmeyi hedeflemektedir. Sürdürülebilirlik ise, kısıtlama anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bir karşıtlık söz konusudur ve bu aşılmalıdır. Bu çerçevede kısa, orta ve uzun vadede gelişmeye karşı çıkmayan çevre ve ekolojik dengeyi koruyan, spekülatif davranışları engelleyen bir planlama anlayışına gereksinim vardır.