6 GÜNDE 600 KİLOMETRE KOŞAN KADIN


Ultra Maratoncu Bakiye Duran işadamlarına, “Özgürlüğe Koşmak”ı anlattı.

6 GÜNDE 600 KİLOMETRE KOŞAN KADIN...

ANSİAD'ın 13. olağan toplantısında konuşan asansör firması sahibi Mesut Göksu, “İstanbul'daki asansör faciası kaza değil cinayet” dedi.

ANSİAD'ın 13. olağan toplantısına Türkiye'nin ilk Ultra Maratoncusu Bakiye Duran konuk oldu. 6 gece 6 gündüz sürekli koşarak 600 kilometrelik Patagonya Ultra Maratonunu tamamlayan Bakiye Duran, “Beslenme uzmanlarına inanmayın. Ana-babanızdan öğrendiğiniz gibi beslenin. Onların verdiği ilaçlarla genetiğinizi değiştiremezsiniz” dedi. Ultra Maratonlara katılan çok işadamı ve yönetici tanıdığını söyleyen Duran, “Onlar, biz koşarken sorun çözüyoruz. Bazen icat yapıyoruz” diyorlar dedi ve dünyanın en vazgeçilemez olgusunun özgürlük olduğunu söyledi. Hayatında hiç evlenmediğini ve niyetinin de olmadığını söyleyen Duran'ın yazdığı “Cesaret Yalnızdır' kitabı çok satanlar arasına girdi.

Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği (ANSİAD) 2014 yılı 13. olağan toplantısına katılan Haliç Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğretim Görevlisi, Antrenör ve 6 gün 6 gecede 600 kilometre koşarak Türkiye'nin ilk Ultra Maratoncusu unvanını alan Bakiye Duran konuk oldu ve işadamlarına özgürlüğe koşmayı anlattı.

ANSİAD Üyesi Orhan Şenoğlu'nun oturum başkanlığını yaptığı Su Otel’de gerçekleştirilen toplantı öncesi Toplantı Yönetmeni Aykut Ege duyuruları okuyarak,  ANSİAD'ın 7 yeni üyesini tanıttı. İstanbul'da meydana gelen asansör faciası ile ilgili olarak görüşlerini açıklayan ANSİAD üyesi ve Arte Asansör Şirketi’nin sahibi Mesut Göksu, 10 işçinin ölümü ile sonuçlanan asansör faciasını kaza olarak görmediğini, bu olayın bir cinayet olduğunu belirterek, “10 Asansör kullanıcısı cinayete kurban gitmiştir. 10 kişi taammüden öldürülmüştür. Suçlular da bellidir. İnşaat şirketi, belediye ve asansör şirketi ortak suçludur” dedi. Göksu, asansör firmasının dünyanın en ünlü markalarından biri olduğunu da hatırlatarak, “Kendilerine ulaşamıyoruz. İnternet sitesini bile kapattılar. Ne büyük şansızlıktır ki; Dünyanın ilk ve en büyük asansör kazasına neden olarak tarihe geçtiler” dedi. 4 Bin liralık bir harcama ile kaza olmaması için her türlü tedbirin alınabileceğini dile getiren Göksu, sistemin ağır yük bindirildiği için çöktüğünü, ancak yeterli tedbirlerin alınması halinde mutlaka durması gerektiğini de belirterek, “Antalya özeline gelecek olursak, asansör bakımlarının düzenli yapılmadığı görüşündeyim. Oturduğunuz apartmanda firma ile noter tasdikli sözleşme olup olmadığına mutlaka bakın. Antalya'da 20 bin asansörün ömürlerini doldurduğu için değişmesi lazım, her an her şey olabilir” diye konuştu.

Çobanlıkla geçen çocukluk yılları

Toplantı Başkanı Orhan Şenoğlu, daha sonra konuk konuşmacı Bakiye Duran'ı kürsüye davet ederek, ilk denemesinde 2 gece 3 gündüz hiç durmadan 270 kilometre, son denemesinde de 6 gün 6 gecede 600 kilometreyi, tüm ihtiyaçlarını da koşu sırasında karşılayarak tamamlayan Bakiye Duran'ı “Sıradışı bir insan” diye takdim etti.

Sözlerine, “Evli değilim, evlenme niyetim de yok. O yüzden korkmayın” diyerek başlayan 55 yaşındaki çok yönlü sporcu ve spor hocası Bakiye Duran, çocukluk yıllarında Karadeniz'deki her çocuk gibi çobanlık yaptığını belirterek, “Çobanlık zor iştir. Kolay olsa ninem de yapardı. İşte özgürlüğü o yıllarda yaşamaya başladım, dağ-tepe gezmeyi, sınır tanımamayı o yıllarda öğrendim. Büyüdükçe hayallerim de büyüdü. Sonra kente gittim okumak için liseyi bitirdim. Lisede bize öğrettikleri spor, meğer köyde her gün yaptığım koşuşturmaymış. Her gün çuvallarca buğdayı arabaya tek başıma yüklerdim, şehirde buna halter diyorlarmış” diye konuştu.

“Tatar kızıyım”

Lise yıllarında 1000- 2000 metre koşmaya başladığını ve bir gün adını ilk kez duyduğu Avrasya Maratonu’na katılarak Türk bayanlar arasında birinci olduğunu söyleyen Bakiye Duran, “3 bin lira da para verdiler. Benim bir arada gördüğüm en büyük paraydı. Profesyonel olarak koşmaya başladım. Nerede yarış var gidiyorum, haftada 2-3 koşuyorum. Bir gün Almanya'da 'Ultra Maraton var. Gelir misin?' dediler. Adını ilk duyuyorum, 'Gelirim tabi' dedim. Ben tatar kızıyım. Dedelerimiz ulaklık yaparmış. Kıymetli evrak taşırlarmış, ölümüne gidecekleri yere ulaşırlarmış. Neyse Almanya'daki Ultra Maratona gidemedim ama sonra Hollanda'dakine katıldım” dedi.

“Farklı bir şey yapıyorsanız fark ediliyorsunuz”

Hollanda Ultra Maratonu’nun hayatının en önemli ilk deneyimi olduğunu söyleyen Bakiye Duran, “Üst baş yok. Adeta dondum. Yarış bir başlasa ısınmak istiyorum. Start verildi, ok gibi fırladım, bir süre sonra arkama baktım gelen giden yok. Biraz ağırladım, gelenler oldu, 'sen ne yapıyorsun. İlk kez katılıyorsun her halde? 100 kilometre bu hızla biter mi?' dediler. Bir yağmur yağdı, sırılsıklam oldum. Güneş çıktı kurudum, ayaz çıktı yeniden üşüdüm. 87. Kilometresine kadar 1. olduğum bu yarışta her yanım yara olmaya başladı ve üçüncü tamamlayabildim. Yarış bittiğinde bu yarışın Avrupa Şampiyonası olduğunu öğrendim. Bütün gazeteler Türkiye'de Avrupa üçüncülüğümü yazdı, oysa giderken kimse farkımda değildi. O yüzden şunu düşündüm; 'Farklı bir şey yapıyorsanız fark ediliyorsunuz. Bu hayatın her kesitinde böyle” dedi.

Konuşmasının bu bölümünde dış ülkelerde katıldığı yarışları anlatan Bakiye Duran, hepsinde kendi cebinden harcayarak Ultra Maratonda Dünya Şampiyonası’na katılmaya hak kazandığını söyledi ve Patagonya'da katıldığı 600 kilometrelik yarışı da şöyle anlattı:

“600 kilometreyi 6 günde tamamlayacaktık. 300 kilometresi bataklıktı. Buzullar ve kar üzerinde yürüyüş ve ölüm vadisinde koşu ve bisiklet vardı. Bataklıktan nefret ettim. 300 kilometre toprak yüzü görmeden sürekli yumuşak bir zeminde yürüyorsun. Yumuşak şeylerden nefret ettim sonrası. 4 gün hiç uyumadan bisiklet sürdüm. Bisiklet üzerinde uyuyorduk. 6 günde 600 kilometrelik yarışı tamamlayarak dünya şampiyonasında 3. oldum”.

Özgürlüğümü kazandım

“Bana soruyorlar. 3. Oldun, birincilikler aldın. Peki, ne oldun?' diyorlar. Ben özgürlüğüme çok düşkünüm. Özgürlüğümü kazandım. Yetmez mi? “ diye sözlerini sürdüren Bakiye Duran, Siemens firmasının eğitim seminerine konuşmacı olarak çağrısının ardından yazdığı kitabın öyküsünü anlattı:

“Ben bir eğitim seminerinde ne konuşacağımı bilmiyorum. Oradan-buradan anlattım. Ceo benden bu anlattıklarımı yazmamı istedi. Oralı olmadım, ama peşimi bırakmadılar. Tamam dedim, ama bir türlü yazamıyorum. Sonuçta dağlara çıktım, durmadan koştum. Ağustos ayında yazmaya başladım. 1 Ayda 280 sayfa yazmışım. 'Cesaret Yalnızdır' adını verdiğim kitabım da böylece ortaya çıktı.

Soru-cevap bölümünde, “yarışa nasıl motive oluyorsunuz?”  şeklindeki soruyu yanıtlayan Duran, “Örneğin 48 saat koşacağız. Bir saat geçiyor, kendime diyorum ki, ‘Kızım Bakiye bak 1 saat geçti 47 saat kaldı. Sen koşarsın bunu diyorum ve koşuyorum. Hiç de yorulmuyorum” diye yanıt verdi.  Ultra maratoncu olmak için ultra ve sağlıklı bir insan olunması gerektiğini vurgulayan Duran, “Finişe tam geldiğinizde yaralı bir arkadaşınızı görürseniz, yarışı bırakabiliyorsanız işte ultra insansınız” dedi.

Ultra Maratona çok emek verdiğini ve gençler yetiştirdiğini söyleyen Bakiye Duran, yarışlarda işadamları, Ceo'lar ve mühendisler gördüğünü belirterek, “Sizin ne işiniz var yarışta diyoruz. Yarışırken, koşarken biz icat yapıyoruz, sorun çözüyoruz' diyorlar” dedi.

Son sözlerini de yalnızlık ve dostluk üzerine dile getiren Bakiye Duran, “Yalnızlık bizim beynimizde ürettiğiniz bir kavram. Dost arıyorsanız doğa bize dost zaten. Yalnızlık beyninize yerleşmişse çevrenizdeki insanlar, karınız, çocuğunuz da olsa fayda etmez. Bana bir de devlet sana yardım ediyor mu? diye soruyorlar. Devlet kendi yükünü karşılayamıyor artık. Hem niye yardım etsin? Ben koşuyorsam kendim için koşuyorum” dedi.

“Beslenme uzmanlarına inanmayın” diyen Duran, “Beslenme alışkanlığınızı, Atanızdan nasıl öğrendinizse öyle devam ettirin. Beslenme alışkanlığını anne karnında ve anne-babamızdan öğreniyoruz. Bir sürü zayıflama ilacı çıkarıyorlar, hepsi safsata” diye konuştu.

Konuşmanın sonunda ANSİAD Başkan Vekili Abdullah ERDOĞAN ile Toplantı Başkanı Orhan ŞENOĞLU, Bakiye DURAN’a toplantı anısına bir plaket sundular.