PROF. GÖKTEPE ANSİAD ÜYELERİNE "MENDERES DÖNEMİ VE TÜRKİYE'NİN DEMOKRASİ TECRÜBESİ" Nİ ANLATTI


Prof. Göktepe ANSİAD Üyelerine “Menderes Dönemi ve Türkiye’nin Demokrasi Tecrübesi” ni anlattı.

İKTİDAR HIRSI LİDERLERE “GÜÇ ZEHİRLENMESİ” YAŞATIYOR

1950 SEÇİMLERİ CUMHURİYET TARİHİNDE BİR DEVRİN SONUDUR

Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (ANSİAD) 11. Olağan toplantısına katılan Uluslararası Antalya Üniversitesi Rektörü ve Tarih Hocası Prof. Dr. Cihat Göktepe, iktidar arzusunun parti liderlerine “Güç zehirlenmesi” yaşattığını ve lider sultasının partileri kurumsallaştıramadığını söyledi. 1960'daki ilk askeri müdahalenin örnek teşkil ettiğini ve asker için alışkanlık haline geldiğini söyleyen Göktepe, 1954 senesinde tek başına iktidara gelen Demokrat Parti'nin siyasi tarihimizde bir rekora imza attığını söyledi. Seçimlerde uygulanan barajla ilgili görüşlerini dile getiren Göktepe, “Baraj meselesi sistemi felç ediyor. Yazıcıoğlu siyasete ömrünü verdi, baraj yüzünden yüzde 1'i geçemedi. O'nu sevenler barajı geçemez endişesi ile vermediler. Buna karşı Cem Uzan denen biri çıktı, telsim kartı ile dönerle yüzde 7,5 oy aldı” dedi.

Toplantı Başkanlığını ANSİAD üyesi Oğuzhan Taşkesen'in yaptığı toplantı, "Expo2016 Antalya” tanıtım filminin izlenmesi ile başladı, Yatalya Mağazacılık ortaklarından Rana Demirer'in firma tanıtımı ile sürdü. Üyelerden Mustafa Erkal, son günlerde Diyarbakır ve Lice'de meydana gelen olayları hatırlatmak adına yorum yapmaksızın “Milletvekili andı” ile İstiklal Marşımızın ilk ve son kıtalarını okudu.

Üyelerin ilgi ile izledikleri Su Hotel'deki toplantıda, Uluslararası Antalya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cihat Göktepe, yakın tarihimizde önemli bir yer tutan “Menderes Dönemi ve Türkiye'nin Demokrasi Tecrübesi” konulu bir sunum yaptı. 1950-1960 Yılları arasında Demokrat Parti (DP) iktidarında Adnan Menderes’in kesintisiz Başbakanlık yaptığını ve bu dönemde üç seçim geçirildiğini söyleyen Göktepe, DP'nin 1954 seçimlerinde %93'le tek başına iktidara gelerek Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdığını dile getirdi.

Prof. Göktepe, DP'nin uzun yıllar CHP'de vekillik yapmış 4 milletvekili: Celal Bayar (İzmir), Fuat Köprülü (Kars), Refik Koraltan (İçel), Adnan Menderes (Aydın) tarafından 7 Ocak 1946’da kurulduğunu hatırlatarak, “Çok partili hayata geçişin başlangıcı bilinen 1945 ve 1946 yıllarında 15 yeni siyasi parti kurulmuş, ancak DP ana muhalefet partisi olarak gelişmiştir” dedi.

DP’nin kuruluşundan 6 ay sonra ilk kez 1946 genel seçimlerine katıldığını dile getirerek, şöyle devam etti:

“Bu seçimler hukuki güvence altında değildi. Oylama açık, sayım kapalı yapıldı. DP’nin teşkilatları yetersiz, buna rağmen halkın teveccühü yüksekti. Ve seçimler sonunda CHP: 396, DP: 61 Milletvekili çıkardı, 4 de bağımsız seçildi. Seçim sonunda DP muhalefet partisi olarak,  alışılanın dışında talep ve önerilerle geldi. Seçimlerin hakim güvencesine alınması, tek dereceli ve kapalı oy-açık tasnif şeklinde yapılmasını önerdi.”

 

1950 TÜRKİYE'Sİ VE İKTİDAR İLK KEZ EL DEĞİŞTİRİYOR

Toplam nüfusun 20 Milyon 900 bine ulaştığı 1950 yılında halkın % 75’inin kırsalda yaşadığını hatırlatan Prof. Cihat Göktepe, 1950 seçimlerini şöyle anlattı:

“DP’nin kullandığı ünlü 'Yeter söz milletindir' afişinin ilk kez 1950 seçimleri öncesinde basında yer aldığını görüyoruz. Mimar Selçuk Milar tarafından hazırlanan bu afiş, ilk defa 1950 seçimlerinde kullanıldı ve seçimin kazanılmasında büyük bir rol oynadı.

14 Mayıs 1950 seçiminde toplam 7.953.055 oyun 4.242.833 (%53.35)’ünü alan DP, 408 Milletvekili, 3.165.095 (%39.78) oy alan CHP ise 69 Milletvekili çıkardı. Millet Partisi (MP) 240.209 (%3.02) oy ile sadece 1 Milletvekili çıkarabildi. 9 Milletvekili de bağımsızlar çıkardı. 'Basit çoğunluk” sisteminin uygulandığı bu seçimlerde, (Bir ilde 1 oy fazla alan parti milletvekillerinin tamamını çıkarıyordu) DP oyların % 53.3’ünü aldı fakat meclisteki temsil oranı % 83.7, CHP oyların % 39.78’ini aldı fakat meclisteki temsil oranı % 14.4, MP oyların % 3.02’sini aldı fakat meclisteki temsil oranı % 0.2 olarak gerçekleşti.

Bu seçimde D’Hont sistemi uygulansaydı:

DP: 270, CHP: 210 Milletvekili çıkarırdı. Sonuç olarak: Seçim yoluyla iktidar, Cumhuriyetin ilanından bu yana ilk kez el değiştirdi. Bu dönemin en güzel yorumunu, dönemin İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Sir Bernard Burrows yapmış ve aynen 'Seçim sonuçları hükümet değişiminden öte bir şeydir, bir devrin sonudur” diye değerlendirmiştir.”

YENİ DÖNEM

Seçim sonrasında DP'nin 22 Mayıs 1950'de iktidarı devraldığını söyleyen Göktepe, “Celal Bayar'ın Cumhurbaşkanı Refik Koraltan Meclis Başkanı oldu. Celal Bayar Parti Genel Başkanlığından istifa edince, DP İdare Kurulu 9 Haziran 195O’de Adnan Menderes’i Genel Başkanlığa seçti. Böylece Cumhurbaşkanı ilk kez partisiz hale geldi. Bu kadroda Fuat Köprülü yoktu, üzüldü de. O Başbakanlık bekliyordu, ama Celal Bayar Menderes'i istedi. 5 yıl süre ile Dışişleri Bakanlığı yapan Köprülü, daha sonra DP ile yollarını ayırarak Hürriyet Partisi'ni kurdu, bir süre sonra CHP ile birleşti” diye konuştu.

DP İKTİDARININ SİYASİ ANLAYIŞI

Bu süreçte halkın hiç alışık olmadığı bir muamele görmeye başladığını söyleyen Göktepe, DP'nin ilk günlerden başlayarak siyasette yaptığı değişiklikleri şöyle dile getirdi:

“Siyaset, devletçi anlayıştan uzaklaşıp, 'sokaktaki adam'a dayanmaya başladı. Siyaset, seçkinlerin uğraşı olmaktan çıkıp, geniş halk kitlelerine maloldu. Bürokratik-baskıcı devlet geleneği yumuşarken, milli bir ticaret-sanayi burjuvazisi doğdu. DP Milletvekilleri daha gençti. Seçmen ve seçim bölgeleriyle daha çok ilgilendi. Milletvekilleri arasında yüksek öğrenimli kişiler az, ticaret erbabı ve hukukçular çoktu. Bu arada DP'nin ideolojisi ve programında; daha fazla hürriyet, Liberal Ekonomik politika, Devlet sektörü yerine özel sektörü teşvik, Dini konularda daha az sınırlama vardı.”

DP'nin hemen ardından yapılan 3 Eylül 1950 mahalli seçimlerinden de büyük bir başarı ile çıktığına dikkat çeken Göktepe, “600 Belediyenin 560’ını kazanan DP’nin Genel Başkanı ve Başbakan Adnan Menderes: 'Türk Milleti Halk Partisi’ni 14 Mayıs’ta iktidardan tasfiye etmişti, 3 Eylül’de de muhalefetten tasfiye etti' diyerek o tarihi konuşmasını yaptı” dedi.

DP İKTİDARA GELİNCE NELER DEĞİŞTİ

1950’de iktidar değişiminin hukuken ve fiilen gerçekleştiğini fakat sosyolojik ve psikolojik olarak ne DP iktidara, ne de CHP muhalefete hazır olmadığını söyleyen Göktepe, “DP iktidara yabancılık çekmiş, sivil ve askeri bürokraside CHP’nin etkisini azaltmak ve iktidarını güçlendirmek için hızlı adımlar atmak istemiştir” dedi ve değişimi de şöyle dile getirdi:

“Aralık 1953’te çıkarılan bir kanunla CHP’nin hisse aldığı Atatürk’ün arazi, para ve İş Bankası hisseleri hazineye devredildi. Halkevleri ve Halk odaları da kapatıldı, malları hazineye devredildi. Ezanın Arapça okunmasına müsaade edildi. Askerlik süresi kısaltıldı. Liberal bir Af Kanunu çıkarıldı. Türklerin yurtdışına çıkabilmeleri kolaylaştı, yabancıların ve azınlıkların Türkiye içinde seyahatleri kolaylaştırıldı. Yeni Basın Kanunu çıkarıldı. Anti-demokratik kanun ve hükümleri tespit için komisyon teşkil edildi.”

1950-60 ARASI EKONOMİ

1950 ile 60 arasındaki DP iktidarı döneminde başta ekonomi olmak üzere, eğitim alanında hızlı bir gelişim yaşandığını söyleyen Prof. Dr. Cihat Göktepe bu konuda bazı rakamlar vererek konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Çimento üretimi: 400.000 tondan 1.750.000 tona, Elektrik üretimi: 100 MegaWattan 375 MegaWatta, Demir cevheri: 100 tondan 475 tona, Çelik üretimi: 2.230 tona, Bakır üretimi: 103 tondan 235 tona yükseldi. 1950’de nüfus başına düşen zirai üretim: 479 kg iken 1958’de: 800 kg yükseldi. 1949’da Ziraatte kullanılan traktör sayısı: 3.103'den 1958’de: 43.872'ye çıktı.

Eğitim alanında da aynı gelişmeler izlendi. 1950’de ilkokul sayısı: 1.251'den 1958’de: 20.775'e, öğretmen sayısı: 27.144'den 50.905'e, öğrenci sayısı: 1.460.000'dan 2.280.000'e, 1950’de 59 Lise; 18.257 öğrenci; 5.555 öğretmen, 1958’de: 104 Lise; 188.554 öğrenci; 7.480 öğretmene ulaştı. DP iktidarı döneminde tarımda özel teşebbüs desteklendi, tarımda makineleşmeye önem verildi. Traktör ve biçerdöver temin edilerek, 40.000 traktör alındı. Türkiye 1950’ye kadar buğday ithalatçısıyken, 1954’te dünyanın 4. büyük ihracatçısı oldu. Üretilen ürünlerin pazara ulaşımını kolaylaştırmak için ulaşım imkanları genişletildi. Özellikle yol yapımına önem verildi.1950 öncesinde toplam yol 1.600 km iken, 1960’ta 7.000 km'ye çıktı. Bu dönemde ABD’den alınan $ 994 Milyon yardım alınmış ve tarım modernizasyonu için kullanıldı.”

DP-CHP MÜCADELESİ

Bu yıllarda DP'nin kendini milli iradeyle özdeşleştirdiğini ve ülkenin en büyük ve rakipsiz temsilcisi olarak gördüğünü söyleyen Göktepe, “Menderes elde ettiği çoğunlukla kendisini, ülkeyi değiştirme göreviyle yükümlü görüyor. Tam çoğunluğu temsil ettiğine inanıyor ve yaptığı her şeyi meşrulaştırdığını düşünüyordu. Buna karşılık CHP ise DP’nin laiklik karşıtlığını 1950’den itibaren sürekli vurgular oldu. Aslında çok partili siyasi hayat, laikliğin daha liberal yorumlanmasına imkan tanıdı. Din eğitimine ve ibadete ayrılan alan genişledi. Devlet kurumlarına bir tesiri olmadı. Din konusundaki liberalleşme, demokrasiye intibak çabaları arttı” dedi.

1954 SEÇİMLERİ

Liste Usulü Çoğunluk sisteminin uygulandığı 1954 seçimlerinde DP'nin ezici bir çoğunlukla yeniden iktidara geldiğini söyleyen Göktepe, “Yaklaşık 9 milyon seçmen oy kullandı. DP, oyların %57,50'sini alarak 502 milletvekili, CHP ise %35,29'unu alarak sadece 31 milletvekili çıkarmıştır. CMP 5 milletvekili çıkarırken, 3 kişi de bağımsız olarak meclise girmişlerdir. DP’nin meclisteki temsil oranı: % 93'e çıkmıştır” dedi.

54-57 ARASI DÖNEM

DP'nin bu ikinci iktidar döneminde ekonominin çok iyi gitmemeye başladığını söyleyen ve 6-7 Eylül 1955 olaylarının bir kırılma noktası olduğunu dile getiren Prof. Dr. Göktepe, doların bir gecede 2.80'den 9,035'e çıkarak yüzde 330'luk develüasyonun Cumhuriyet tarihinin rekoru olduğunu söyledi. Aslında darbe hazırlığının 5 yıl önceden başladığını öne süren Göktepe,  bu süreçte gelişen olayları da şöyle sıraladı:

“Hürriyet Partisi kuruldu. Kararları milletten ziyade sermaye belirlemeye başladı. CHP yanlısı memurların cezalandırılması, resen emekliliğin başlatılması, üniversite ve bürokraside tasfiyesi, 1954’te CMP’ye oy veren Kırşehir’in cezalandırılarak ilçe yapılıp, Nevşehir'e bağlanması, Malatya'nın Adıyaman'ın ilçesi yapılması yanında Türkiye, 1954-1958 arasında Anadolu’da 30-35 yılda bir görülecek bir kuraklık yaşıyor. Batı’dan ve ABD’den verilen kredi ve yardımlarda azalma, Bütçe açığında artış, Mali dengenin bozulması, Milli Koruma Kanunu, DP döneminde kurulan KİT’lerin (TPAO, SEKA, DMO, TKİ, MKEK, Et-Balık) popülist bir yaklaşımla yönetilmesi, ödemeler dengesinin bozulması, emisyon hacminin genişlemesi, basına sınırlamalar, üniversitelere doğrudan siyasi müdahaleler işlerin iyi gitmemesinin işaretleri olarak karşımıza çıkıyor.”

27 EKİM 1957 SEÇİMLERİ

1957 Seçimlerinden sonra siyasi ortam oldukça gerginleştiğini ve seçimlere katılım oranının % 78'le düşütünü söyleyen Göktepe şöyle devam etti:  

“DP’nin oy oranı % 47.7: 424 Milletvekili, CHP’nin oy oranı % 40. 82: 178 Milletvekili

CMP’nin oy oranı % 7.19: 4 Milletvekili, HP’nin oy oranı % 3.85: 4 Milletvekili Bağımsızlar: 2 Milletvekili çıkardı. Bu sonuçlara göre; DP sandalye kaybetmiş, CHP artırmıştır.

CHP’nin sıkı muhalefete girerek, DP'nin oylarının yüzde meşruiyetini kaybetti”,  Sebep: DP’nin oyu % 50’nin altına dü50'nin altına düşmesi nedeniyle meşrutiyetini kaybettiği propagandasına başlamıştır. Ve 1957-1960 arası iç siyasetteki en çetin mücadelenin olduğu dönem olarak tarihe geçer. 19 Nisan 1959’da İnönü 'Büyük Taarruz' adını verdiği Anadolu gezisine çıkar. İnönü’nün aracının saldırıya uğraması ve başından yaralanması ülke çapında ve orduda tepkiye neden oldu. Üniversite öğrencilerinin protestoları başladı. 28 Nisan 1960’ta sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Gösteri ve protestolar 27 Mayıs’a kadar devam etti.”

OĞLUNA VASİYETİ: “EN YAKININDAKİLERE BİLE GÜVENME”

Menderes'in olacaklardan habersiz,  çıkarcı dar bir çevre tarafından yanlış bilgilendirildiğini ve adeta hapsedildiğini söyleyen Prof. Göktepe, yeni seçimler konusunda da Celal Bayar'la ters düştüğünü, Bayar'ın seçin istemediğine dikkat çekerek, “Menderes son gezisini yaptığı Eskişehir'de kürsüden seçim kararını açıklamıştı, ancak bunu söylerken mikrofonu kapatmışlardı. Aslında Menderes son zamanlarda istediklerini tatbik etmede de problemler yaşıyordu. Bir-kaç gün önce oğlunu yanına çağırmış ve 'Sakın en yakınındakilere bile güvenme' telkin ve vasiyetinde bulunmuştu” dedi.

VE DARBE

27 Mayıs Darbesi'nin ordu hiyerarşisi içerisinde yapılmadığını, darbeyi orta rütbeli subayların gerçekleştirdiğini söyleyen Göktepe, bu nedenle mevcut Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun'un idamla yargılandığını ve ceza aldığını hatırlatarak, 27 Mayıs'ın Cumhuriyet döneminde hükümete yapılan ilk askeri müdahale olması nedeniyle önem kazandığını dile getirdi. Başlangıç olan 27 Mayıs'ın askerde alışkanlık yaptığını ve her 10 yılda bir tekrarlandığını söyleyen Göktepe, “İhtilal sırasında yurt dışında olduğu için Milli Birlik Komitesi'nde yer almayan Ekrem Alican, 2 yıl sonra ihtilal yapmaya kalkıştı, sonu da idam oldu” dedi.

YASSIADA MAHKEMELERİ

14 Ekim 1960-15 Eylül 1961 tarihleri arasında 11 ay süren Yassıada Mahkemelerinde, Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, Eski Meclis Başkanı Refik Koraltan, Kabine üyelerinin tamamı, Meclisteki bütün DP Milletvekilleri, Bazı eski İl Valileri ve eski Genelkurmay Başkanı'nın sanıklar arasında yer aldığını söyleyen Göktepe, yargılamayı yapan Yüksek Adalet Divanı'nı 21 kişilik özel bir heyetin (Milli Birlik Komitesi) belirlediğini anlattı. Salim Başol'un başkanlık yaptığı Mahkeme'de, 8 asil ve 6 yedek üye 15 hakimin görev aldığını, Başsavcı Ömer Altay Egesel ile 5 yardımcısının da iddia makamını oluşturduğunu söyleyen Göktepe, “592 Kişi yargılandı, 202 duruşma yapıldı, 150.000 kişi izledi, 15 idam, 31 müebbet kararı çıktı. 418 Sanığa 6 aydan 20 yıla kadar değişen cezalar, 123 sanık beraat etti, 5 kişiye takipsizlik verildi. Sabık Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu (51) ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan (46) 16 Eylül’de, Başbakan Adnan Menderes (62) bir gün sonra 17 Eylül’de İmralı’da idam edildi. Celal Bayar’ın cezası yaş haddinden müebbete çevrildi daha sonra sağlık sebeplerinden dolayı 11 Kasım 1964’te serbest bırakıldı” dedi.

Soru cevap bölümünde, Diyarbakır'da askeri bir alanda bayrak indirilmesini yorumlayan Prof. Dr. Cihat Göktepe, Türkiye'nin 30 yılı aşkın süredir terör belası ile uğraştığına dikkat çekerek, “Terörün zirve yaptığı dönemde bile böyle hadiseler olmamıştı. Artık sosyologlar, Türkiye'nin sadece Kürt meselesi değil, Türk meselesi olduğunu söylüyorlar. Kıbrıs'ta benzer hadise olmuş, bir atışta indirilmişti. Nerede sıkıntımız var? Düşünmeli ve aklıselim hareket etmeliyiz. Başbakan Yardımcısı Arınç ordu'nun talimat doğrultusunda hareket ettiğini söylerken, Başbakan, gereğinin yapılmamasını eleştiriyor. Anlaşılır gibi değil. Ekonomiyi bilmem ama, bürokrasi durmuş vaziyette. 1,5 yıl bir seçim havasına girdik. Keşke bu üç seçim bir arada yapılsaydı” dedi.

Göktepe, “27 Mayıs öncesi Menderes seçime gitse sonuç ne olurdu?” şeklindeki bir soruya da, “Elbette darbeden çok iyi olurdu. Ülke travma yaşamazdı. En önemlisi de ilk örnek olmazdı” şeklinde yanıt verdi. Bir başka soru üzerine “siyasette yüzün eskimesi” kavramından söz eden Göktepe, “ABD ve İngiltere'de en uzun süreli iktidar ortalama 8 yıldır. İktidar el değiştirir. Fazla olunca yüz eskir. CHP 27 yıl tek başına iktidarda kalmış dile kolay. DP aralıksız 10 yıl. Denktaş önümüzde örnek. 50 yılını Kıbrıs'a adadı, ama son zamanlarda sevmeyenleri oluştu” dedi.

Seçimlerde uygulanan barajla ilgili görüşlerini dile getiren Göktepe, “Baraj meselesi sistemi felç ediyor. Yazıcıoğlu siyasete ömrünü verdi, baraj yüzünden yüzde 1'i geçemedi. O'nu sevenler barajı geçemez endişesi ile vermediler. Buna karşı Cem Uzan denen biri çıktı, telsim kartı ile dönerle yüzde 7,5 oy aldı” dedi.

Son olarak Türk siyasetinde lider hakimiyetinin siyaset kurumuna zarar verdiğini öne süren Göktepe, şunları ifade etti:

“Bakınız partileri değil liderleri hatırlıyoruz. Liderlerin iktidar arzusu kendilerine güç zehirlenmesi yaşatıyor. Bu yüzden siyasi partiler kurumsallaşamıyorlar. Bu durum hayra alamet değil. Kurumlar öne çıkmalı. İktidarlar gibi muhalefetin de varlığı olmalı, İngiltere'de muhalefet gölge kabine görevi yapıyor.”

Konuşmanın sonunda ANSİAD Başkanı Ali Eroğlu ile Toplantı Başkanı Oğuzhan Taşkesen, Uluslararası Antalya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cihat Göktepe'ye toplantı anısına bir plaket sundular.